Evet, kesinlikle başvurun.
Hatta onlarcasına başvurun.
İmkanınız varsa bulabileceğiniz en seçkin uzmanları önceleyin.
Ümidinizi kesmeyin.
Zorlayıcı pornografi kullanımından muzdaripken ilaç ve terapi desteğiyle aşama kaydedebilen bireylerden haber almayı ümitle bekliyoruz.
"Mantar gibi çoğalmayı sürdüren on binler, yüz binler çaresizce bekliyor." dersek yersiz kötümserlik mi sergilemiş oluruz?
Beliren devasa toplumsal ihtiyacın farkına varan, bu konu özelinde kendini geliştiren uzmanlara ihtiyacımız tarif edilemez boyutlarda.

Ama ne yazık ki gelen haberler bugün için iyimserliğimizi beslemiyor.
"Porno bağımlılığının tedavisi çok kolay da değil" diyen Dr....., gerekçesini şöyle açıkladı:
Cinsellik bir agresyondur. Cinsellikle ilgili bir dürtü kontrolü de zordur. Bu nedenle burada başarı ortalaması çok düşüktür. 100 vakadan ancak ikisinde sonuç alınabilir. 98'i böyle devam eder. Burada uyaran önemli. Porno izlemekte kullandığı telefon, internet gibi imkanların kolay ulaşılabilir olması da etkenlerden biri.
Pornografi bağımlılığı yüzünden hayatı yıkıma uğramakta olan bir bireyin bu ifadeleri aklını kaybetmeden okuyabilmesini dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor.
Teknik olarak, "porno bağımlılığı" diye bir kavramın günümüzde bulunmadığını söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak, genel geçer olarak kabul edilen, bilimsel verilere dayanan bir pornografi bağımlılığı tanısı ve tedavisi de bulunmamaktadır.
İyi güzel de, bizlere ne tavsiye ediyorsunuz? Acılarımızı daha az hissedebilelim diye hangi "reçeteli uyuşturucu" ile bizleri başınızdan savacaksınız?
DSM-5 Tanı kitabında şu an için porno bağımlılığı tanısı yer almıyor. Ancak psikoloji dünyası bu konuda çeşitli araştırmalarda konuyu daha detaylı ele almaya çalışıyor.
Evet, lütfen ele almaya çalışın. Mümkünse biraz acele edin.
Çalışmalara katılanların %9.7’si pornografi içerikli siteleri ziyaret etmekten kendisini alıkoyamadığını söylüyor. Gün içerisinde sık sık aklına geldiğini, aşırı derecede pornografik içerikli video izlediklerini ifade ediyor.
Aynı zamanda tolerans geliştiriyor, davranıştan kaçınabildiklerinde yoksunluk belirtileri gösteriyorlar. Tüm bunlar bir bağımlılığın varlığının güçlü işaretleri değil mi?
Doktorlar bizlere öncelikle depresyon tedavisi uyguluyor (bunda haksız sayılmazlar, önemli bir kısmımız depresif belirtiler gösteriyoruz.) Beraberinde terapiye yönlendiriliyoruz; depresyonumuzun ve anormal davranışlarımızın psikolojik kaynakları irdeleniyor; travmalarımız, çocukluktan, erken gençlikten kalan enkazlar temizlenmeye çalışılıyor. Övgüye değer çabalar...
Lakin tedavinin merkezine bağımlılığın alındığını nadiren duyuyoruz. Belki de her uzman kendi uzmanı olduğu alandan yaklaşıyor bize.
Çıkmaz sokağa şu noktadan giriyoruz: Aldığımız tedavi bağımlılık derecesine ulaşmış ritüelleri durdurmayı sağlamıyor, bunu öğretemiyor (bu yönde bir iddiası da bulunmuyor). Amansız dürtülerimizle baş başa kaldığımızda kaçınılmaz sonuç, giderek dozu artan, çeşitlenen ilaçlara, ağır yan etkilere rağmen bana mısın demeyen depresyonumuz oluyor. Zira depresyonu besleyen koca nehir, üstelik debisi günden güne yükselerek akmaya devam ediyor
Sadece depresyon da değil, ağır bağımlılık koşullarında baş gösteren dengesiz ruh hali ve kafa karıştırıcı belirtiler nedeniyle bize konulan tanılar çeşitlilik sergiliyor. Bir başka deyişle, semptomlarımızın bir kısmının perde arkasında bağımlılığımız bulunuyor.
En fenası, başarısızlık algısıyla yarım bırakılan her tedavi teşebbüsü umutlarımızı dinamitliyor; bağımlılığımızın daha da serpilip gelişmesine yol açabiliyor.
Endişemiz o ki, topluma ağır bedel ödeten bu "salgın hastalık", daha onlarca yıl uzmanlar tarafından etkin tedavi yöntemlerine konu olamayabilecek.
Comments