Daha önce değinmiştik; En etkili dürtü kontrol tekniği, dürtüler gelip çatmadan çok önce uygulanan tekniktir.
Amansız tetikleyicilerin, dürtülerin kol gezdiği bir dünyada boy göstermelerinden hayli önce hazırlamak durumundayız o zorlu anlara.
Oturduğumuz yerde "gerçek bir sınavın" gelmesini bekleme lüksümüz yok; "dürtü anında, toz duman arasında, şansımız yaver giderse durabiliriz" rahatlığına bel bağlamak büyük cüret olur.
Sabıkamız da ortadayken doğası itibariyle riskli bir sürece karşı kendimizi kollamamış, duygularımızın insafına bırakmış oluruz.
Tecrübe kazanmak, böylece su yüzüne çıktıklarında saniyesinde dürtülerin oltasına takılmamak uğruna inİsiyatif kullanmalıyız; önden antrenman yapmalı, işimizi garantiye almalıyız.
Öylesine hazır olmalıyız ki, zorlayıcı ritüelimiz başlamadan hemen önce (lehimize) alternatif bir ritüel devreye girsin, o müşkül an bizim istediğimiz şekilde sonuçlansın.
Adını koymak gerekirse, "canlandırma" işte bu noktada paha biçilmez tekniklerimizden birisi...
Canlandırma (simülasyon) karşı koyamadığımız dürtülerimizi yönetebilme yeteneğini bize kazandırarak yaşamımız üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahip olabilecek bir teknik.
Var olmayan bir gerçeklik yaratmak.
Hayal kurup, hayallerimizde güzel vakit geçirmek veya istenmeyen davranışımızı beslemek uğruna değil...
Zorlayıcı zincirimizi düşüncelerimizde kırıp yepyeni, sonu iyiye bağlanan bir zincir yaratmanın peşinde koşmak için.
Muntazaman yinelememiz durumunda, gerçek dürtü anı geldiğinde hedefimize ulaşmanın hayli kolaylaşacağından yüzde yüz emin olarak...
Zihinsel yazılımın öyle bir yeniden programlanması ki, pornografiye yönelik bir arzu hissettiğimizde bizi zorlayacak duygular yaratamaması.

Rutinlere sığınarak aynı şeyleri yapıp durduğumuzda zihinsel yazılımımız yeni bağlantılar geliştirmeyecektir. Bu gerçeğin sonuçlarından birisi, evvelden canlandırma tekniğinden yararlanmaksızın, kendimizi dürtü anında bulduğumuzda istediklerimizi elde etmemizin hayli zorlaşacak olması.
Dünyanın en samimi insanı olsak da, hoşlanmadığımız davranışlara bizi sevk eden dürtülerimize içtenlikle ket vurmak istesek de umduğumuzu bulamayabiliriz. Ne yazık ki bu talihsiz durum pek çoğumuzu havlu atmanın eşiğine taşıyabiliyor, motivasyonumuzu emebiliyor.
Bildiğiniz üzere derslerimizde sık sık porno izleme dürtüsü anında duygularımızı izole edebilmekten ve değerlerimize dayalı karar alabilmekten bahsediyoruz. Dürüst davranmamız gerekirse bazıları için bu yaklaşımımız ancak gülüp geçilecek bir iddiadan ibaret. Zira kimilerine göre mantığın (değerlerimizin) gücü cinsel tutkular karşısında etkisizdir; mantıkla beslenmeyen bir şey mantıkla yönetilmez.
Haklı olduklarını varsayalım.
O zaman, duygularımızın gücünün karşı konulmaz olduğu zannıyla mücadeleden vazgeçip, "görüşmek üzere!" diyerek derslerimize bir son vermemiz, sabah akşam harıl harıl "işimize bakmamız" mı gerekecek?
Bu noktada "Zihinsel Yazılım ve Simülasyon" dersimizi hatırlamanın, hatta bir kez daha okumanın tam sırası!
Madem dürtü anlarında, ne yaparsak yapalım coşkun duygularımızı etkisinden kurtulamayacağımızı varsayıyoruz, biz de "B Planı'nı" devreye alırız. Anlayacağız, önden yapacağımız bir hazırlık çalışması ile dürtüyle baş başa kaldığımızda yüzleşeceğimiz duyguları şaşılacak derecede hafifletebiliriz.
Nasıl mı?
İşte bu dersin konusu olan canlandırma tekniğini kullanarak.
Şimdi canlandırma tekniği hakkındaki kısa tanımı örneklerle biraz genişletelim.
Kendini tekrar edip duran zorlayıcı ritüeli zihnimizde canlandıralım. Sizin için her neyse.
Onun başlama anını. Zincirin ilk adımını. Bu porno izleme dürtüsünün aniden kapıyı çalması olabilir.
Kendimizi o dürtü anında düşünelim. Zorlayıcı ritüelin ilk adımı.
Dürtünün geldiği an yaşadığımız duygusal şiddeti, heyecanı, ayartılmayı...
Yerimizde duramamamızı, duygularımızın bizi sıkmasını.
Dürtüyü hisseder hissetmez aniden alarma basıp bir soluklanma alanı yarattık.
"Bir dakika, sen sadece geçici bir duygusal yoğunluksun, sadece bir dürtüsün"
İşte verdiğimiz bu kısacık molada, ritüele başlamaktan, transa girmekten kendimizi alıkoyduğumuz bu saniyelerde bir durum tespiti yapmış oluyoruz: "Alarm! Dürtüye maruz kalıyorum"
Bu beklediğimiz, yaşanması gereken bir şey. Afallayacak, şok olacak, korkacak bir şey yok. Bu anı yönetebiliriz.
Kısa bir süre boyunca etkili duygularla boğuşmak durumunda kalabileceğimizi biliyoruz.
Ama duygularımızın farkındayız. Heyecanımızın, arzumuzun, kendimizi iyi hissetme isteğimizin, bir ödül alma beklentimizin bilincindeyiz.
Duygularımızın gücünün sınırlı olduğunu, kararlamıza etki etmelerine izin vermeyebileceğimizi biliyoruz.
İnsanın doğasının ayrılmaz bir parçası olan duyguların gücünün sınırlı olduğunu, kararlarımıza etki etmelerine izin vermeyebileceğimizi biliyoruz.
Seçim yapma hakkımız olduğunu, bir karar verme aşamasında olduğumuzdan haberdarız.
Seçimimizi ölçüsüz duygularımıza değil, değerlerimize göre yapmamız gerektiğinin farkındayız.
Derhal opsiyonlarımızı, içinde bulunduğumuz şartlar altında yapabileceklerimiz belirliyoruz.
Değerlerimizle uyumlu olan opsiyonu seçiyoruz ve ritüeli bu şekilde bitiriyoruz.
Ama işimiz bitmiyor, en önemlisi, değerlerimize uygun olarak aldığımız bu karardan dolayı ortaya çıkan sonuçları değerlendiriyoruz.
Doğru şeyi yaptık. Büyüdük. Sorumluluk aldık. Hayatımız hesabına olumlu yönde hafife alınamaz bir adım attık. Hakiki manada bir ödül aldık. Kendimizi tebrik edebiliriz.
"Yok artık, bunların hepsini dürtü anında mı yapacağım?" derseniz; cevabımız "hayır." Dürtü anı görünür olmadan çok önce, canlandırma tekniğinde, zihninizin içerisinde yapacaksınız.
Canlandırma tekniği çalışırken olabildiğince detaylı olun. Zihninizde dürtü anını, o an maruz kaldığınız duyguları elinizden geldiğince ayrıntılı, canlı biçimde yaşamaya çalışın.
Ne kadar gerçeğe yakın bir hayal kurarsanız tekniğimiz o kadar başarılı olacak.
Dürtüye vereceğimiz tepkiyi şartlandıracak bu filmi zihninizde tekrar tekrar oynatın.
Beynimizin gerçek hayatta yaşadıklarımızla hayalimizde canlandırdıklarımızı ayırt etmekte zorlanıyor olması, bu tekniğin zihinsel yazılımı değiştirme yönündeki başarı olasılığını oldukça yükseltiyor.
Gerçek dürtü kapınıza dayandığında, önceden uyguladığınız bu tekniğin, lehinize bir ritüeli adeta zihninize mıhlayarak ne ölçüde işinizi kolaylaştırdığını görünce şaşıracaksınız.
İşte bir örnek:
Dört duvar arasında hapis vaziyetteyim zira benim sorunum sokaklarda...
Ölesiye nefret ediyorum dışarıya çıkmaktan.
Bir gün sapıtıvereceğim diye korkuyorum.
Bir işim çıkmasa, içeride fazla bunalmasam yemin ederim evden dışarı adımımı atmam.
Camiye bile gitmem.
Nedeni başımın fena halde belada olması.
Fıtraten ihtiraslı bir adamım (yaratılışım böyle sizin anlayacağınız) karşıma çıkan herkese, aslına bakarsanız her dişiye gözlerimi dikiyorum.
Hele genç bir kadın gördüğümde ayılıp bayılıveriyorum, uzun uzadıya izliyorum illa ki.
Oldum olası alamıyorum kendimi bundan.
Nasıl alırım, güzel bir kadını görüp de sevmemek, sevip de bakmamak olur mu!
Hal ve tavrıma bakıp hiç de bunları yapabilecek biri olduğuma kanaat getirmezsiniz. (bahse girerim beni görseniz libidosu sönmüş bir adam olduğumu düşünürsünüz)
Milyon kez pişmanlık duydum yaptığımdan ötürü , milyon kez söz verdim kendime.
Heyhat, iyi temenniler karşıma çıkan ilk hoş kadını gördüğüm an sona eriyor.
Dünyayla alakam kesiliyor onları izleyedururken.
Gözlerimi başka yöne çevirmeye uğraştığımda göğüs kafesimi mengene ile sıkıyorlar .
Hey Allah'ım, bu kadınları niçin böylesine harikulade yaratırsın sonra da bakmayın dersin.
İşte daha demin nüfus müdürlüğüne gittim, gitmez olaydım. Az kaldı yoldan çıkacaktım.
Genç kızlar, olgun kadınlar...
Hele birisi şakkadanak karşıma çıkıverdi ki sendeledim, sonra dakikalar boyunca gözlerimi alamadım.
Gerçi tam benim tipim değildi ya yine de zangır zangır titredim, o nasıl bir güzellikti, o ne amansızca bir giyimdi.
Kız benim fazla yaşlı olduğumu sanmış olacak, bana yer vermek için ayağa kalkacak oldu ama izin vermedim buna tabi ki!
Daha genç olaydım da, aynı anda on tane sevgilim bulunsaydı. (bunu deyince garip bir utanma geldi içime)
Bu hayatta olmuyor, ölsem kavuşabilir miyim bu güzelliklere?
Nedir benim onlara olan bu tutkum, ne küçük düşürücü bir hal bu!
Ya bir tanıdık görecek olsa!
Her yolu denedim ama nafile.
Allah'ınız aşkına, bu halimden kurtulmak için ne yapmam gerekiyorsa söyleyin de yapayım.
Ömründe bir defa olsun kendimle gurur duyayım.
Görünüşe göre karakterimizin kapsamlı bir desteğe ihtiyacı olsa da, şu an için amacımız sadece dürtü anında yapacaklarını öğretmek. Canlandırma tekniğini karakterimiz şu şekilde uyguluyor:
Hem rahatsız edilmeyeceğim hem de maşallahlık çenemi on dakikalığına kapatabileceğim bir yer bulmalıyım. Anlık haber alma ihtiyacımı kısa bir süre yok saymalı, memleketin dertlerini hatırımdan çıkarmalıyım.
Sadece sesini kısıyorum televizyonun, bir yandan alt yazıları okurum en azından, aniden çok önemli bir şey olabilir, liderimiz açıklama yapabilir.
Neyse neyse, hepsini kapatıyorum ve kanepeye uzanıyorum.
Sıcak bir yaz günü, markete çıkmak için sokağa iniyorum.
Ayıp olmasa üstümde sadece atletle gideceğim, öylesine boğucu bir hava.
Nedense başımdan garip bir olay geçecek gibi hissediyorum
Her zamanki markete yönelmiş olsam onlarla karşılaşmayacaktım ama ah melun şeytan!
Ta sokağın başından, uzaktan gördüm onları.
Gözlerim halen iyi görüyor, bakmayın yaşımın böylesine geçkin olmasına.
Nasıl bir hal bu, nasıl bir kıyafet. Ulu orta bu kadarı da olmaz ki!
Ayıp denen, edep denen bir şey var. (terbiyesini eksik vermişler bu kızların)
Ben nasıl dayanırım bu biçimli, dolgun güzelliklere!
Neyse ki kalbim yok, düşer kalırdım heyecandan sokağın ortasında.
İşte iyice yaklaşıyorlar.
Saniyeler içerisinde terledim sanki.
Yav bir dakika yav, bir dürtüye maruz kaldım işte.
Bunun başıma geleceğini biliyordum zira bu konuda sıkıntılı bir geçmişim var.
Şu an epeyce heyecanlandım, onlara bakmak için istek hissediyorum ama bu duyguların benim üzerimde bir etkisi yok.
Kadınlara bakmak benim sınırlarımın, değerlerimin dışında ve ben bunlara uygun bir karar almayı hedefliyorum.
İşte iyice yaklaştılar, habire kıkırdıyorlar.
Seçeneklerim neler:
Hiç ilgilenemeden bakıp geçebilirim;
Aklıma gelmeyen bir şeyi düşünür gibi gözlerimi kaldırıp doya doya bakabilirim;
Kısacık bir an, onlara fark ettirmeden, göz ucuyla bakabilirim.
Sadece ilk seçenek değerlerime uygun.
Eğer bakarsam yine kendimden utanacağım, yine huzurum bozulacak.
Kalbim halen hızlı hızlı atıyor ama ben kafamı diğer tarafa çeviriyorum.
Beni sıkan duygularımı önemsemiyorum.
Ayak sesleri giderek silikleşiyor, geride kalıyorlar.
"Yazık oldu" diyor, bir tarafım "büyük bir fırsat kaçtı, hiç böylesine alımlısını görmemiştim"
"Güzelim kızlara bakacağın yerde kaldırımlara bakmak ne de korkunç bir mahrumiyet, yaşamak bu mu? diye devam ediyor.
Kesinlikle hayır!
Bundan bana vallahi bir hayır yok.
Paha biçilmez bir şey yaptım.
Kendimden utanmama neden olan bir işe ömrümün son yıllarında bilinçli olarak son verdim.
Ne kadar gurur duysam azdır.
Bunu kutlamak için kendime ve hanıma çilekli dondurma alacağım.
Karakterimizin, benzeri canlandırmayı birkaç kez değil belki ama on, yirmi kez tekrarlaması halinde, tahmin edin bakalım gerçek hayattaki dürtü anında nasıl bir "mucizeyle" karşılaşacak?
Acemilik dönemimizde sıklıkla, zamanla daha nadir kullanacağımız bu teknik, adeta zihinsel yazılımın üzerine yeni bir yazılım işliyor ve alışılageldik ritüelin geri dönülmez noktaya ulaşmasına izin vermeden, çıkarımıza uygun yeni ritüel kaydedilmesini mümkün kılıyor.
Kısa bir özet geçersek:
Karşı koymakta zorlandığımız dürtülere, yeterince zihinsel olgunluk kazanmamış bir kondisyonda maruz kalma riskini almamak adına canlandırma tekniği can simidimiz olacak.
Canlandırma tekniğini yeterince pratik ederek dürtülerle karşılaştığımızda devreye girecek bir refleks yaratabiliriz.
Emek vererek yapacağımız hazırlık, gerçek dürtü anlarında imdadımıza yetişecek. Bize düşen arkamıza yaslanıp çalışmamızın yarattığı değişimi izlemekten ibaret olacak.
Çalışma:
Dürtü anlarını zihnimizde simüle etmeksizin tesadüflerin karşımıza çıkaracağı gerçek dürtülerle yüzleşmenin riskli ve cüretkar olacağını unutmayalım.
Bir önceki derste yazdığınız alternatif finali, bu derste öğrendiğimiz canlandırma tekniği ile zihninizde defalarca (günde en az 5 kez) uygulamanızı isteyeceğiz sizden.
En son adımda, yaptığınız seçimin olumlu sonuçlarını hissedin. Duygusal bir bağ yaratın. Porno izlemediğiniz bu yeni alternatif ritüelin olumlu sonuçlarını-ödüllerini olabildiğince gerçekci biçimde hissetmeye çabalayın.
Yorumlar