Gündemimizi hayli meşgul eden deprem olgusundan yararlanarak geride bırakmak istediğimiz alışkanlığa ait dürtülerin ortaya çıkış şablonları hakkında genel bir anlayışa sahip olabiliriz.
Fay Hattı Üzerinde Yaşamak
Her birimizin artık iyice anladığı bir gerçek, belirli bir bir fay hattında deprem yaşanacağının kati olarak bilinmesi ama tam zamanının öngörülememesi.
Beklenen büyük Marmara Depremi'nin mutlaka gerçekleşecek olması ama bunun zamanı konusunda sadece tahminde bulunabilmesi gibi.
Porno izleme dürtüsünün ortaya çıkışına ilişkin de benzeri bir durumdan bahsedebiliriz.
Şöyle ki: Adı kötü alışkanlık da olsa bağımlılık da, porno izlemeye karşı etkin tekniklere mücadele etmeye koyulmamızdan bir süre sonra dürtülerin sıklığının azaldığını hatta bazı durumlarda bazen hiç yanımıza uğramadıklarını deneyimleyebiliriz. Aslında bu bir başarı göstergesi olarak kabul edilebilir, tebrik edilmesi gereken bir durumdur. Ama bir o kadar da tehlike barındırır.
Haftalardır, belki aylardır gözden kaybolan dürtü bazılarımızı gerçekçi olmaktan uzak bir bakış açısına sürükler.
"Bağımlılığımı yenmiş olmalıyım"
"Ona karşı öylesine güç kazandım ki artık gelmeye cesaret bulamıyor."
"Bu iş beklediğimden kolay oldu, artık alışkanlığımı geride bıraktım."
Nicelerimizi gereksiz bir rehavete düşüren bu sessizlik esasında hesaba katılması gereken bir ikazdır;
Hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan "şiddetli" bir dürtü sonrası bizi yeniden ümitsizlik kuyusuna indirebilecek bu "tuzak" karşında ihtiyatlı olmak zorundayız.
Özellikle iyileşme döneminin ilk yılında isek, dürtülerin bir süredir boy göstermiyor olmasını enerji biriktiren bir fay hattına benzetebiliriz. Deprem mutlaka gerçekleşek, belki tahmin ettiğimizden daha şiddetli biçimde hem de. Hatta belki yarın sabah. Bu gerçeğe karşı elimizden bir şey gelmez, olabildiğince hazırlıklı olmak dışında.
Haftalardır, belki aylardır fevkalade iyi, dürtülerden özgür hissederken bir sabah uyandığınızda kendinizi tuhaf bir halde bulursunuz.
Bugün iyi değilsinizdir, sebepsiz bir hüzün çöker içinize.
Üstüne, sanki her şey ters gidiyordur o gün.
Saatler ilerledikçe huzursuzluk had safhaya ulaşır, kimyanız bozulur.
Düşünceleriniz zehirlenmeye başlar.
Dünkü siz ile bugünkü siz nasıl aynı insan olabilirsiniz? 24 saat içerisinde böylesine bir değişim nasıl mümkün olabilir?
Dürtü, kendini unutturmuş, siz uzaktan izleyen sinsi bir düşman gibi, zayıf düştüğünüz bu saatlerde üzerinize tüm gücüyle saldırır.
Özgüveniniz dakikalar içerisinde yerini paniğe bırakır.
Bir şeyler yapmaya, öğrendiklerinizi uygulamaya çalışırsınız ama nafile.
Kendinizi alışkanlığınızın büyüsüne kapılmış halde bulursunuz.
Durumun acı olan yanı, artık nefret ettiğinizi, bir daha asla yanaşmayacağınızı zannettiğiniz davranış o an size harikulade bir deneyim gibi görünür.
Tekrar ümitsizliğe düşer, maharetle yönetebildiğiniz dürtülerin ayartması karşısında yine çaresizlik hissine kapılır, yönümüzü kaybettiğinizi düşünürsünüz.
Tüm emeklerinizin boşa gittiğini, her şeye sıfırdan başlamak zorunda olduğunuzu zannetmeye başlarsınız.
Bu tatsız tecrübeyi elbette yaşamak istemeyiz, bunda şüphe yok. Ama yaşamamız durumunda bunun hayret edilecek, nadir görülen bir durum olmadığını, bizden önce bir çoklarının benzer hallerle yüzleştiğini, bu tecrübenin çabalarımızın beyhudeliğini asla bir işareti olmadığını bilmek bizi biraz olsun rahatlatmalıdır.
Bugün için kavramamız gereken porno izleme dürtüsünün bir süredir gelmiyor olmasının-özellikle ilk iki yıl içerisinde- bağımlılığın sona erdiğini asla kanıtlamadığını, güçsüz göründüğümüz bir anda arzularımızın tekrar su yüzüne çıkacağı.
Hazırlıklı olun. Sırf o sırada görünmüyorlar diye dürtüler ilelebet gündeminizden çıkmayacaklar. Buna karşın, dürtülerden korkmamanız gerektiğini, süreci nasıl lehinize kullanabileceğinizi biliyorsunuz. Makul bir tekrar ile bildiklerinizi büsbütün unutmuş durumuna düşmeyin.
Öncü ve Artçı Depremler
Büyük bir depremden daha evvel gerçekleşen, büyük depremin oluştuğu alan içinde ortaya çıkan daha düşük şiddetli sarsıntıdır. "Öncü Deprem" için verilen tanımı okudunuz.
Deprem konusunda hassasiyeti artan insanımızın, özellikle büyük bir deprem beklenen bir fay hattı yakınında yaşıyorsa, her ufak depreme "öncü deprem" şüphesiyle baktığını, kısa süre içerisinde oldukça büyük bir depremin ortaya çıkışından endişelendiğini bilmekteyiz.
Bazen rahatlıkla üstesinden geldiğimiz, önemsizmiş gibi görünen "hafif" bir dürtü, dakikalar sonra ortaya çıkacak hayli şiddetli bir dürtünün öncüsü olabiliyor. Kolaylıkla savabildiğimiz ilk dürtü sonrası yaşadığımız rehavet, biraz sonra yüzleşmek zorunda kalacağımız "ana depreme" karşı bizi hazırlıksız duruma düşürebiliyor.
Diğer bir deyişle, eğer halen acemilik dönemlerimizde isek, henüz dürtü kontrolü özümsememiş, yerli yerine oturmuş yeni bir ritüel yazamamışsak sonuçta hayal kırıklığına uğramamız trajik ama gerçekçi bir olasılıktır.
Bazen de, ansızın gelen güçlü bir dürtüyü başarıyla yönetip yatağımıza uzandıktan dakikalar sonra artçı sarsıntılar başlayabiliyor.
Daha hafif, daha cılız yokluyorlar ama dakikalar önceki sarsıntıdan bir miktar hasar alarak çıktıysak, bu artçı hafif depremler de canımızı fazlasıyla sıkabiliyor.
Sonuç olarak, dürtülerin bir deprem fırtınası misali art arda zihnimize üşüşebileceklerini, belli bir süreye yayılabileceklerini, farklı şiddetlerde "vurabileceklerini" iyi anlamamız gerekiyor.
Bitirirken bir kez daha altını çizelim, bahsi geçen kırılgan hallerle, mücadelemizin daha çok ilk altı aylık, en kötümser tabloda iki yıllık evresinde karşılaşabiliriz.
Madem depremlerden söz ettik, iyileşme mücadelemizin dürtü savarlıktan ibaret olmadığını, binamızın sağlam temellere dayanması uğruna hayat boyu değerlerimizle aralıksız güçlendirmez gerektiğini hiç unutmayalım.
Comments