Bağımlılığımıza karşı geçici rahatlamalar bize yetmemeli.
Bu sayfayı bir daha açmamak üzere kapatmayı hedeflemeliyiz.
"Gün aşırı, her gün hatta günde birkaç kez yapmak zorunda kendimi hissettiğim davranışı şimdi haftada bir, ayda bir, iki ayda bir yapıyorum. Kendimi başarılı bulamaz mıyım? Bu büyük bir kazanç değil mi?"
Belki. Nereden baktığınıza bağlı.
Ama ateşle oynadığınızı söyleyebiliriz.
"Nasıl olsa bir ağır bedel ödemiyorum, istediğim zaman durdurabiliyorum, "ihtiyacım" olduğunda geri dönüyorum, dizginler benim elimde" yaklaşımından katiyetle kaçınılmalıdır.
Bağımlılıkla oyun olmaz.
Bu işin sonuna kadar gitmeli, kanserli hücreleri tamamen yok etmeliyiz.
Bir daha asla geri dönmemecesine durmayı hedeflemeli, bağımlılıkla "orta yolu" bulmaktan kaçınmalıyız.
Bunu yapabilmek adına motivasyon havuzumu dolu tutmamız, değerlerimizle bağlarımızı güçlendirmemiz ve en önemlisi kendimizle olabildiğince barışık olabilmemiz kilit öneme sahip.
Pornografinin azalttığı iyilik hücrelerini arttırmak yolunda aktif sorumluluk almak, zayıflayan insanlığımızın peşinde koşmak zorundayız.
İşte doğruluk bu yönde bizim kale gibi sağlam bir destekçimiz.
Doğruluktan verdiğimiz her taviz biz farkınıza varmaksızın zihinsel yazılımımıza işleniyor. Beynimiz yaşadığımız her şeyin tam ve hatasız bir kaydını tutabiliyor. (Sanmayın ki bunlar kayboluyor) Her söylediğimiz yalan, yaptığımız her manipülasyon kendi hakkımızdaki algımızı bozuyor.
Sürekli irili ufaklı yalanlar söyleyen birisinin kendisine yeterince değer veriyor olmasını nasıl bekleyebiliriz? Aksine, güç durumda kaldığında veya kalacağını bilmesine rağmen dosdoğru olmayı tercih eden birisinin iyilik hücrelerini arttırdığını söyleyebiliriz.
Ne yazık ki porno izleme alışkanlığı beraberinde en fazla zayıflama emareleri gösteren evrensel değerlerimizden birisi doğruluk, dürüstlük. Özsaygımızı geri kazanmak adına sahip olabileceğimiz en etkili erdemlerden birisi.
Madem doğruluk değerimize sahip çıkacağız, öncelikle kendimize karşı dürüstlükten başlayabiliriz. Kendimizi sürekli aldatıp duruyor, bile bile gerçekleri inkar ediyor olabilir miyiz?
El alemin yaptıklarının yanında benimki gölgede kalır.
Kimseye zarar veriyor değilim.
Bununla yaşamaya devam edebilirim.
Bunu herkes yapıyor.
Tek kötü alışkanlığım bu, içkim sigaram bile yok.
Bağımlı değilim, istediğim zaman durabilirim.
Bir süre daha devam edeyim, sonra ahdettim duracağım.
Benimki gibi bir hayatı kim yaşasaydı bu halde olurdu, yine iyi eroinman olmadım.
İnsanın gençken sahibi olacak, zamanında alışmışız bir kere , şimdi nasıl duralım.
Kendimize karşı dürüstlüğümüze gölge düşüren yaklaşımlar...
Adım adım artıp duran yıkıcı sonuçlarına rağmen, sırf keyiflerimizden taviz vermemek adına, alışkanlığımızı ve kendimizi temize çıkarmaya çalışıyor olabilir miyiz?
Bunu sadece siz bilebilirsiniz.
Herkesin bilmesi geren ise kendimize ve bağımlılığımıza karşı mutlak bir dürüstlük içerisinde olmadığımız, kendimizi kandırmaya devam ettiğimiz müddetçe kaydedebileceğimiz ilerlemenin sınırlı olacağı.
Yakalanmamak adına her daim kendimiz ve yaptıklarımız hakkında bir şeyler uydurmak.
Yarım doğrularını söylemek
Bilinmesi gerekenleri gizlemek.
İnsanları manipüle etmek.
Sıkıya geldiğimizde hatta bazen hiç lüzum yokken ard arda yalanları sıralamak.
Belki ilgi çekmek için, kaybolan öz saygımızı kazanmak, zeki, komik, başarılı görünmek için devamlı "masum" yalanlar uydurmak
Eşimize, yakınlarımıza karşı yeterince dürüst olmamak.
Yaptığımız davranışı örtbas etmek zorunda olduğumuz için dürüstlükten verdiğimiz tavizler.
Nasıl vakit geçirdiğimiz, nereye gittiğimiz, neler yaptığımıza dair başkalarına kaç kez yalan söyledik?
Kabul edelim etmeyelim, bağımlılık dürüstlüğümüze hayli zarar verdi.
Gizli tuttuğumuz ikinci bir hayatı yaşadık çoğumuz.
Tüm bunların kendimiz hakkındaki algımızı nasıl etkilemiş olabileceğini düşünüp taşındık mı?
Artık sona ermek zorunda.
Bu oyuna daha fazla devam edemeyiz.
Palavralardan ve pozlardan arındırılmış bir hayatı kovalamak durumdayız.
Sırların, yakalanma korkusunun, aldatmanın bulunmadığı; aldığımız her kararın ve akabinde yüzleşeceğimiz sonuçların sorumluluğunu almayı öğrenmeliyiz.
Zorlayıcı davranışa muhatap bir birey olarak doğruluk ve dürüstlük bizim adımıza bundan sonra ziyadesiyle önemli.
Bu değeri en başlara yazıyoruz.
Menfaatler, endişeler,korkular şunlar bunlar.
Bizim kendimiz hakkında iyi hissetme mecburiyetimiz var.
Yalanlar söyleyip durmak bu noktada bizim için fazlasıyla ağır bedeller anlamına gelebilir.
İşimize gelen yalan olsa dahi doğruyu söylemeye meyletmeliyiz.
"Sevgilim biliyor musun (sana söylemeye daha önce cesaret edememiştim), ben aslında seks bağımlısıyım, evlendiğimizden beri seni 12 kez aldattım.
Porno izlemeden de duramıyorum, her gün yarım saat kadar bakıyorum.
Umarım takdir edersin, artık sana dürüst olmaya karar verdim!"
Doğruluk değerimizin böyle bir ahmaklığa kapı açmaması gerektiğini söylememize elbette gerek yok. Başka insanları, yakınlarımızı travmaya sürükleyebilecek, onları büyük üzüntüye sevk edebilecek gerçekleri pat diye ifşa etmek büyük bir hata olabilir. Yakınlarımıza karşı yapabileceğimiz en iyi şey, sorumluluk alarak kendimizi iyileştirmek ve onlara hak ettikleri değeri vermek olabilir.
Sinan yaşı çoktan kemale ermiş bir fabrika yöneticisi.
Yönetici dediğimize bakmayın, hiç bir işi düzgün yapamayacağına kendisine inandırmış, özgüveni her daim yerlerde sürünmüş birisi.
Ama dışarıdan tam tersi görünmek zorunda hissediyor kendisini.
İşinde değil ama "gibi görünmekte", işgüzarlıkta uzmanlaşmış yıllar içerisinde.
Geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi var.
Manipüle etmenin dik alasını yapıyor.
Tamamı havada kalan güzel laflar ediyor.
Eksik anlatarak, bir gerçeğin yanında iki yalan ekleyerek çevresindekileri etkilemeye çalışıyor.
Anlamamazlıktan geliyor.
Kurnazca bahaneler uyduruyor.
İçinde bulunduğu her durum için geliştirdiği bir taktiği var.
En mahir olduğu şey serinkanlılıkla, açık vermeden yalan söyleyebilmek.
Yalanlarını öyle inandırıcı bir dille söyler, öylesine samimi ve coşkulu biçimde savunur ki onları, ona mı gözlerinize mi inanacağınızı bilemezsiniz.
Yalanlarıyla parmağında oynattığı herkes onun dostu olabilir.
Yutturmacalarına kanmayan (pek az kişi bunu başarabilir) cins kafa birisi çıkarsa karşısına, önce uzlaşmacı bir tonda cevap veriyor ama sonrasından açık veya gizli düşmanlık besliyor ona karşı, ayağını kaydırmaya çalışıyor alttan alttan.
Ta gençlik yıllarında, yaşadığı küçük şehirdeki açık saçık filmler gösterilen sinemalara gitmeyi alışkanlık haline getirmişti.
Ailesine yakalanma korkusuyla, sürekli ne yalanlar söyleyeceğini düşünüp duruyordu.
Etraflı senaryoları saniyeler içerisinde kusursuz biçimde uydurabilme yeteneği kazandı çok geçmeden.
Başarıyla uydurulan her senaryo için ödülünü alıyor, zor durumda kalma tehlikesini bertaraf ediyordu.
Sonunda şaşırtıcı derecede erken yaşında yalancılıkta doktorasını yapmıştı.
Halen gençlik çağının harika filmlerini haftada birkaç izlemekten kendini alıkoyamıyor.
İlk günkü heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş gibi üstelik.
Eşinden, çocuklarından, patronundan, iş arkadaşlarından, herkesten başarı ile gizleyebiliyor yaptıklarını.
Gizleyebilmeye devam ettiği müddetçe de kendisini başarılı buluyor.
Çalışma:
Pornografi alışkanlığınızın sizi de daha kolay yalan söyleyen, başkalarını manipüle edebilen birisine dönüştürdüğü düşünüyor musunuz?
Comments