Sonsuza dek bu dürtülerin boyunduruğu altında yaşayamazsın.
Zamanın her şeyi öğüten çeneleri bağımlılığını da paramparça edecektir.
Sadece bir gün daha, evet bugünü de atlat göreceksin.
Bak ne diyor ecnebiler: "one day at a time (tek yapman gereken bugünü geçirmek)"
Kafanı dağıtmak için ne gerekiyorsa yap.
Yarın pek daha kolay olabilir.
"On iki günlük emeğini " yakma.
Rekorunu kırmak için şunun şurasında iki günün kaldı.
Akla karayı seçtin bir düzine gün boyunca, nasıl da sabrettin.
Ne kadar denersen dene, çoğu kez bunu başaramamıştın.
Arzularının durdurulamaz gelgitleri seni delip geçiyor sanki.
Ama sık dişini, sadece bugünü sağ salim geçirmen yeter.
Aslanlar gibi dövüşmelisin.
İradeni kullan (gerçi sende irade ne gezer!)
Sayısız zorlukların içerisinde saat saat sırtına binen yükün farkındayım.
Ama başka çaren var mı?
Tek seçeneğin canını dişine takıp, yaptıklarının hayallerinin günden güne silikleşmesini ummak değil mi?
Kesinlikle değil!
Hüsranlar alemi!
Yukarıda tasvir edilen ruh halinin yaşamamıza izin vereceği tek yer.
Önümüzdeki günlerde bu sorunlu zihniyetin bağımlılığımızla mücadele bağlamında bizi neden bir yere taşımayacağını, aksine elimizi kolumuzu bağladığını kavrayabileceksiniz.
Bağımlılığımız kaderimiz değil. Bizi ele geçiren gizemli bir güç hiç değil.
Bağımlılıktan nasıl kurtulabileceğimiz hakkında bir gizem de bulunmuyor.
Bir gizemden bahsedeceksek, neden bu kadar insanın şaşmaksızın bağımlılıkta tutuklu kaldığını konuşabiliriz.
Belki de bağımlılığımıza yönelik basmakalıp inanışları ve klişeleri reddetmekle işe koyulabiliriz. Bu da sadece durabilmeye, alışkanlığımızdan sakınabildiğimiz günleri saymaya yönelik yaklaşımdan uzaklaşma anlamına gelecektir.
Kim bilir, nafile gayretlerimizin kökeninde büyük ölçüde "irademizle" davranışı durdurmaya, adeta kendi gölgemizle yaptığımız mücadeleye odaklanıyor olmamız bulunuyor olabilir.
Durabilmek adına bilindik yöntemlerle kendimizi paralamamız, aynı bozuk nakaratı tekrarlarcasına sabah akşam durabilmeyi düşünüp taşınmanız "gerçek sorunu" görebilmemizi engelliyordur.
Bağımlılık noktasına gelen davranışları, sonrasında baş gösterecek baskıyı yönetebilmek bağlamında elimizde güçlü bir plan olmaksızın, kalıcı biçimde durduramayacağımızdan haberimiz olmayabilir.
Düşüncemizi durabilme hedefi üzerinde yoğunlaştırdığımızda üzerimize çökecek baskıya tahammül etmenin mümkün olmadığını bilmiyor olabiliriz.
Bir şeyi yapmaktan kaçınmaya çalışmanın şaşırtıcı biçimde zihinsel enerji gerektirdiği hiç duymamışızdır.
Alışkanlığımızın hayatımızda oynadığı rolü ölçüp biçmeden, bu rolü artık nelerin üstleneceği üzerinde durmadan, iyileşme gayretlerimizin daima sonuçsuz kalabileceği hakkında hiçbir fikrimiz yoktur.
Yılların dostu ritüelleri bir kenara atıp, onları ömür boyu uzak tutacak "iradeye" sahip olmayı umarak düşlediğimiz hayatın yakınından bile geçemeyeceğimizin farkında olmayabiliriz.
İnsan doğasına aykırı her hedef başarısız olmaya mahkumdur önermesini bir yandan teyit edip, diğer yandan aslında tam olarak da bunu yapmakta olduğumuzu tamamen unutmuş gibiyizdir.
Alışkanlığımızın zararları faydalarına ağır basmaya başladığında durabilmeyi kurtuluş yolu olarak görüyor, şikayetçi olduğumuz şeylerin düzelmesi ve yoluna girmesini buna bağlıyoruz.
Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde merkezimize durabilmeyi alıyoruz, haklı olarak. Zira buna kalkışmamızın altındaki motivasyonu anlamak hiç de zor değil.
Ama içimize yerleşmiş bir bağımlılığa karşı odağımıza durabilmeyi aldığımızda tesadüflerin oyuncağı oluyor, bir solukta ritüelleri tekrarlamaya dönüyoruz. Üzerine bir de bu halimizi yetersizlik olarak etiketlediğimizde işler iyice sarpa sarıyor.
Durmayı elbette istemeli, bu yolda çabalamalıyız, bunda sorun yok.
Lakin davranışı durdurmak, sağlıklı bir diyette yer alan pek çok gıdadan birisi gibi olabilir sadece.
Biz ise durabilmeyi arzuluyoruz ve olayı sadece buna öylesine kilitliyoruz ki, adeta çaresizce göz kırpmamayı hedefleyen birisi durumuna düşüyoruz.
Göz kırpabilme arzusunu zihninden kışkışlamaya konsantre olan birisinin üzerinde oluşan stresi hayal etmeye çalışın.
İsterseniz bir deneyin, kaç saniye başarabileceksiniz? Bir dakika bile başaramayacaksınız büyük olasılıkla.
Göz kırpmayarak geçirdiğiniz her saniye anbean daha ağır baskı oluşturacak üzerinizde.
Göz kırpmama hedefine odaklandığınız süre boyunca, dönüp dönüp göz kırpma ihtiyacınıza da daha fazla odaklanmaktan kendinizi alamayacaksınız.
Bağımlılık noktasına gelen davranışlarınıza karşı düşüncenizin göbeğinde sadece durabilmek oturduğundaki durumunuz göz kırpmamaya çabalayan birisinin haline benzetilebilir.
Porno izlememeye, kendinizi tatmin etmemeye konsantre olarak, davranışları durdurmaya gayret göstermeniz öylesine bir baskı yaratacak ki üzerinizde, tahammül edilmez noktaya gelen rahatlama ihtiyacı er geç ağır basacak.
Programın maksatlarından birisi elbette durabilmek ama bunu esas hedef olarak belirlemek değil.
Tahammül edemeyeceğimiz bir baskıyı üzerimize yüklemek istemiyoruz. Çoğumuz bu hatayı pek çok kez tekrarlayıp yeterince hüsrana uğradık zaten.
Davranıştan sakınabildiğimiz günleri saymanın anlamsız geldiği, bir daha eski günlere dönmeyeceğimiz noktasında özgüven kazandığımız bir yaşama uzak değiliz.
Çalışma:
Dürtülerinizle mücadele etmeye kendinizi kitleyerek enerjinizi ziyan etmeniz oyunu kaybetmemizin kesin yoludur.
Siz de adeta göz kırpmamaya çalışırcasına sizi rahatsız eden alışkanlığınızdan uzak kaldığınız günleri saydınız mı?
Bu günlerde üzerinizde nasıl bir baskı hissettiniz?
Comments