Bir bağımlılığın, kendimize zarar verme pahasına sürdürmeye zorlandığımız bir alışkanlığın varlığının farkına varıyor olmak, onu durdurabilme mücadelesinde bize katkı sağlamıyor.
Çevremizden gelen, kötü alışkanlığımıza dair tembihlere, uzun boylu tavsiyelere, olası kötü akıbetler hakkında uyarılara kulak kabartmamız, konuya ilişkin okuduklarımız, dinlediklerimiz, kendimizi bu bağlamda yakın takibe almamız, keza durmamız konusunda bize anlamlı bir destek vermiyor.
Bağımlılığımızın nasıl doğduğu, tekrarlanan alışkanlıklarla beslenerek en nihayetinde kendisini sürekli kılan bir hastalığa nasıl dönüştüğü öğrenmek, düşünsel olarak bunu algılamak, büyülü biçimde bağımlılığın yok olmasını mümkün kılmıyor.
İlk saptamamız gereken bir şeyleri değiştirmek zorunda olduğumuz. İkincisi de bu değişikliği yapabilmek için ihtiyaç olan prosedürü, yöntemi belirlememiz.
Gerçek değişim doğru adımları atmamızla başlıyor. Bu doğru adımların tekrar tekrar, tekrar tekrar ve yine tekrar tekrar atılması gerekiyor ta ki değişim tam olarak anlaşılabilsin ve içselleştirilebilsin. İşte ancak bu durumda davranışlarımızın farklılaşmaya başladığına şahit olabiliyoruz.
Bu tekrarlar zihnimizi, değişimi ciddiyetle dikkate almaya hazırlamakla kalmıyor, her bir tekrar köklerimize yerleşmiş kötü alışkanlığımıza dair inatçı direncimizi de zayıflatıyor. Zaman zaman değişimin mümkün olabileceğini sorgulayan biz değil miyiz?
Öğrendiklerimiz sihirli bir değnekle bir anda pratikte işe yarar hale gelemiyorlar.
Kavramsal olarak öğrendiklerimizi ısrarla deneyimleyerek o konuda ustalaşmamız gerekiyor.
Nitekim konu bir bağımlılığı ortadan kaldırmaksa ısrarlı tekrarlar başarının göbeğine yerleşiyor.
İşte şimdi değişime dair önemli bir adım atıyoruz. Bir miktar düşünce emeğini muntazaman vererek zihnimizi değişime hazır duruma getirmeyi istiyoruz.
Bağımlılığımızın bize vermiş olduğu zararların haddi hesabının olmadığını bilmekteyiz.
Alışkanlığımızı geride bıraktığımız daha sağlıklı bir hayatı bina edebilmemiz durumunda göreceğimiz faydaların sayılabilir olmadığının da bilincindeyiz.
Yapageldiklerimizi kendimize yakıştıramıyor olmamız da yüksek olasılık.
O zaman birkaç dakikamızı ayırıp çalışmaya koyulabiliriz.
"Ne zaman kendimizle baş başa kalsak..." ile başlayan cümleler bizim için lüks, zamanı "yaratıyoruz."
Araç sürüyor da olabiliriz, kaldırımda yürüyor da.
Otobüste yolculuk ediyoruz belki.
İdeal olarak yalnızız.
Engel tanımadan düşüncelerimizi odaklamaya çabalıyoruz. Mümkün mertebe konsantre olmaya...
Derinlemesine düşünüp taşınıyoruz, tane tane kendimizle konuşurcasına.
Tam olarak ideal ve doğru bir format yok.
Süreçte olmazsa olmazlar şunlar:
Konsantre bir vaziyette.
Ağır ağır, derin derin düşünerek.
Alışkanlığımıza bir nokta koymamız, yeni bir hayata başlamamız durumunda deneyimleyebileceğimiz güzellikleri aklımızın bir köşesinde tutarak.
Onunla yaşama pahasına ne de çok şeyden yoksun kaldığımızın üzerinde durarak,
Davranışımızın kendisini (asla kendimizi değil) kınayarak, onu mahkûm ederek.
Durduramadığımız davranışın çirkinliğini kendimize hatırlatarak.
Çok değil üç beş dakika vakit geçirmemiz.
İlk haftalarda birkaç saatte bir, mümkünse saat başı düşünce emeği vermemiz.
Onu bağımlılık noktasına yaklaştırana/ulaştırana dek, alışkanlığımızın keyifli, zevkli, eğlenceli, fevkalade bir deneyim olduğunu nice uzun süreler boyunca düşünüp durduk. Arzularımızın kral olduğu bir dünyayı düşüncelerimizde idealize ettik. Sayısız sefer düşüncelerimizin alışkanlığımızı besleyen nesnelere kayıp durmasına izin verdik. Böylece vazgeçemediğimiz davranışın "zihinsel yazılımda” büyük bir yer edinmesine kendi ellerimizle imkan sağlamış olduk; başımızı derde soktuk.
Bugün aynı mekanizmayı ters yönde çalıştırarak alışkanlığımızı zayıflatabilmek pekala mümkün.
Önemsiz görünebilecek bu düşünce pratiği kendisine sadık kalmanız durumunda inatçı ritüelleri yok etmenin etkin bir aracı olacak.
Konsantre vaziyette verdiğimiz düşünce emeğinin karşılığı bize tastamam ödenecek.
Bir kitap okudum hayatım değişti masalına inananlara gülerdim, ta ki kendi başıma gelene dek.
Nasıl elime geçti, nereden buldum hatırlamam. Hindu mistik hayatı bağlamında 1940'larda yazılmış bir kitaptı. Konusu düşüncelerin gücüydü.
Sadece kafasız batılıların "ne arzuluyorsan onu düşün, evren sana versin" safsatalarıyla daha evvel karşılaştığımdan değil, Hindistan dinlerine de karşı olan önyargımdan dolayı da "her türlü saçmalığa hazırım!" havasında göz atıvermiştim kitaba.
Gel gör ki davranışlarımın ve düşüncelerimin etkileşimi konusunda öğrendiklerim bende basbayağı bir aydınlanma yarattı.
Başımı kendisiyle belaya soktuğum bağımlılığa karşı önceden her ne taktiği uygulasam da boşunaydı.
Çok da ümitlenmeden, "denemekten ne kaybederim!" diyerek işe koyuldum zira okuduklarım hiç de mantıksız gelmemişti bana.
Tek bir gün aksatmadan sürekli düşüncelerimi odaklamayı hedefledim.
Yemekte, duşta, arabada, okulda harıl harıl düşünüp duruyordum.
Uykuya dalmadan evvel de düşünüyordum, uykumdan kalkar kalmaz da...
Ama hızlı değil, derin ve yavaş biçimde.
İçimdeki ilkel dürtüler benim bir parçam olabilirdi ama ben onlardan ibaret değildim.
Ben bağımlılığım değildim.
Yaptığım çirkindi, bana yakışmıyordu. Büyük zararlar görüyordum.
Uzak durmam halinde başıma gelebilecek güzellikleri düşünüyordum.
En çok da bağımlı olduğum davranışın zihnimdeki ödül değerini adım adım yok etmek üzerine odaklanıyordum.
Geçmişte yaptıklarımın değerinin artık kaybolduğunu yönelik bilgi veriyordum zihnime.
Bu yeni bilgi ile nefret ettiğim alışkanlığımın ödül değerini yerle bir etmeye çalışıyordum.
Aklıma yaptığım davranışı getiriyor, o anki heyecanımı kısa bir süre hissetmeye çalışıyor sonra aniden durup hayır diyordum, bunu yapmayacağım, bunu sürdürmeyeceğim.
Kınıyordun, zihnimde mahkûm ediyordum alışkanlığımı.
Bununla birlikte hep tetikte bekleyen yabancı düşüncelerin zihnimi kuşatmasını hoş karşılamadım, müsaade vermedim onlara.
Sonra sık sık hayal kuruyordum günün çoğunda, güzel vakit geçirmek için değil ama...
Kadınlara bakmamın porno izlemeyi tetiklediğini bildiğimden, çekici kadınlarla karşılaştığımı ama onlara bakmamayı tercih ettiğimi hayal ediyordum.
Keza porno izleme isteği hissettiğimi, heyecanlandığımı ama buna direndiğimi etraflıca hayal ediyordum.
Bağımlılığımı besleyecek tek bir düşünce kırıntısına, hayale ödün vermedim.
Yaşadığım muazzam değişimi fark etmem birkaç hafta sürmedi. Görünüşe bakılırsa yılların bağımlılığı, ısrarlı konsantre düşüncelerim karşısında, sağanak yağmurun altındaki çamur misali direnemiyor, dağılıp gidiyordu.
Düşüncelerimi hayal gücümle harmanlayarak ortaya koyduğum emek muazzam bir sonuç veriyordu. Dürtülerim azalmakla kalmadı, ortaya çıktıklarında önceki zaaf dolu halimin aksine onlarla kolayca başa çıkabildiğime şahit oldum sevinçle.
Sonrasında kontrollü biçimde gevşettim düşüncelerimi ama öğrenmiştim bir kere, onları asla başıboş bırakmamam gerektiğini.
Çalışma:
Vazgeçemediğimiz alışkanlıkla bağımızı zayıflatacak, sıklıkla pratik edeceğimiz bir düşünce öbeğini yazılı hale getirebilir misiniz?
İşte bir örnek...
Hayır, ben buna layık değilim.
Göz göre göre kendime bu zararı vermemeliyim.
Bu iş gerçekten oldukça çirkin, pek bir yakışıksız.
Bir tarafım çılgıncasına keyif alıyor, inkar edemem.
Ama heyecanım geçtiğinde yaptığımdan utanç duyuyorum.
Bu davranış uzun zamandır benimle. Ama artık onu terk etmek zorundayım.
Biliyorum, hayatımda büyük bir boşluk yaratacak.
Belki, bir tarafım eksikmiş gibi hissedeceğim.
Ama bu boşluğu, kendime faydalı yeni eylemlerle doldurabilirim.
Yaşayacağım nahoş duygularla yüzleşeceğim, etkilerinin uzun sürmeyeceğini biliyorum.
Bir gençlik hatasının hayatımın bundan sonrasına da zarar vermesine izin vermemeliyim.
İşte başka bir örnek:
En son izlememi gözümde canlandırıyorum.
O anlarda nasıl da heyecanlandığımı, keyif aldığımı.
Her şeyin olağanüstü göründüğünü...
O an ki yoğun duygularımı hatırlıyorum olabildiğince canlılığıyla.
Birden bire kesip gerçeklere dönüyorum.
Duygularımı dışarıda bırakıp aklımla değerlendiriyorum o anı.
Eğer bu davranışı yapmaktan kaçınıyor olsam, kendimi nice zararlara uğramaktan alıkoyabileceğimi, fevkalade faydalar görebileceğimi, belki de bugün hayal bile edemeyeceğim (hayatın doğal) ödüllerinden yararlanabileceğimi düşünüyorum.
Aslında bu işi fazlasıyla çirkin bulduğumu da aklımdan geçiriyorum.
Hayır, kesin kararlıyım; bu işe pek yakında bir son vereceğim.
コメント