Programı çalışırken verim almamızı engelleyebilecek, pek çoğumuzun başarılı olamayacak kadar kilitli kalmasına yol açan, bağımlılarda sık karşılaşılan iki tipik düşünce arızası bu dersimizin konusu.
Hedeflerimize ulaşmamız (ödülümüzü almamız) hemen bugün, hatta göz açıp kapayacak kadar kısa bir sürede mümkün olamıyor, vakit alacak gibi görünüyorsa ve sırf bu nedenle motivasyonumuz süratle dibe vuruyorsa, bu halimiz, sağlıklı insanlarda da rastlanan ama bağımlılarda tavan yapan bir algı ve düşünce bozukluğunun varlığını gözler önüne seriyor olabilir.
Sadece içinde bulunduğumuz an kendimizi iyi hissetmeyi garanti altına almak adına, sonradan büyük sıkıntılar çekmeye razı olmak...
Veya sonradan büyük bir iyiliğe ulaşma imkanına sahipken, göz göre göre bundan feragat ederek, sadece içinde bulunduğumuz anda elde edilebilecek hayli ufak bir faydaya razı olmak.
Bir nevi, anlık tatmine, anlık menfaate odaklanma, hazzı erteleyememe hali.
Uzun vadeli hedeflere üstünkörü bağ kurabilip, sadece anın çekiciliğine kapılma.
Gelecekteki sonuçları ne olursa olsun içinde bulunduğumuz an duygusal rahatlama arzusu.
Sonradan maruz kalabileceğimiz ağır bedellere karşın, sadece "şimdinin" keyfini tercih ediyor olmamız.
İlk büyük aksilikte isteklerimizden vazgeçmemiz.
Kendi üzerimizde de benzeri düşünce ve davranış kalıplarını tespit edebiliyorsak bunun bağımlılığımızın bir mirası olduğunu bilebiliriz.
Kendimizi yoksun, çaresiz, umutsuz veya stresli hissettiğimiz dönemlerde etkisini iyice arttıran bu marazi halin Program'ı çalışma bağlamında somut tezahürlerine bir göz atalım:
"Ne idiği belirsiz bir programla uğraşacağım. Düzenli vakit ayıracağım, çalışacağım ki neymiş aylar sonra fayda görecekmişim, güya dürtülerimi yola getirecekmişim, sağlık bulacakmışım!
Oysaki bugün, bu anda, alışkanlığımın getirdiği rahatlama pek bir cazip.
Orta uzun vadede fayda görme ihtimali var diye bugünkü keyiflerimi rafa kaldıramam."
Her şeyi, üstelik incelikleriyle derhal öğrenme arzusuna kapılıyorsanız; sonuç alabilmek uğruna birkaç hafta dahi sabretme yeteneğinden yoksun bulunduğunuzu hissediyorsanız, derin bir nefes alıp arkanıza yaslanın. Büyük olasılıkla çarpık bir düşünce pratiğinin kurbanısınız.
"Ya hep ya hiç" veya her şeyi "siyah ya da beyaz "görme arızası.
Kendimizi ve etrafımızı daima en uçlarda okuma hastalığı çevresinde şekillenmiş kaotik ve dürtüsel bir yaşama mahkûmiyet.
İki düşünce aşırılığı arasında mekik dokumamız.
Mini minnacık bir olaya saplanıp yaşamımız hakkında abartılı çıkarımlarda bulunmamız.
Bir şeyi kusursuz yapamıyorsak, hiç yapmamamız gerektiğini sonucuna varmamız.
Kökenlerine gittiğimizde, kendimizle ve duygularımızla yüzleşemememizi, belki kendimizi bir kurban olarak görüyor olmamızı bulabiliriz.
Çok başarısız oldum (veya mükemmel bir iş çıkardım.)
Her şey fazlasıyla kötü (veya her şey düzeldi, işler tamamen yoluna girdi.)
Mahvoldum, ben bittim. (veya kötülükler benden gitti, artık harikayım.)
Aleyhimize geri tepen iniş çıkışlarla dolu bir düşünme biçimi...
Herkese ve her şeye, bilhassa kendimize dair hayli karamsar çıkarımlarda bulunmamız.
"Ahlaksızca işlere bulaştım, öyleyse utanç içinde ahlaksız rezilin tekiyim."
"Bu alışkanlık mahvetti beni, bütün bu olanlardan sonra hayatım yok artık benim."
"Çok aşağılık bir dünya burası. Ciğeri beş para etmez insanlar çevremi kuşatmış."
Daha neler neler...
Çoğumuzda bulunan bir işlev bozukluğunun yansımaları.
Düşünce bozukluğumuzu gözler önüne seren hepsi kuruntudan ibaret, karanlık, değersiz, son derece yargılayıcı, daha şiddetli bir öz yıkıma yönelik düşünceler.
Bu da yetmezmiş gibi bağımlılıkla mücadele yolcuğunda yaptığımız en ufak bir hata, ayağımızın sürçmesi, istediğimiz sürede dilediğimiz mesafeyi almıyor olmamız, kendimize başarısız damgası vurmamıza, çabalamaya son vermemize kapı aralayabiliyor.
Bağımlılıkla mücadele bağlamında başarıyı kendimizi durdurabilmekle eşitlediğimizde, üstüne tüm zorlamamıza karşın bir de alışkanlığımıza devam etmekten kendimizi alamadığımızda, bu beladan asla kurtulamayacağımız inancını pekiştiriyor, kendimize karşı cephe alıyoruz.
Sözün kısası kendimizi ikide bir benzer hastalıklı düşünce kalıplarının içerisinde günlerce, haftalarca takılı kalmış halde bulduğumuzda, bunun bağımlılığımızdan kaynaklanan bir rahatsızlığın işareti olabileceğini bilmek durumundayız.
Hatırlatmamıza gerek var mı, en azından düşünceler söz konusu olduğunda patron biziz. Dilediğimizi düşünebilme otoritesine sahip olduğumuz fikrine yavaş yavaş alışmamız lehimize olacaktır. Aklımızda tutalım ki düşünce değişiklikleri davranışlarımızda hatırı sayılır değişimlerin de yapı taşlarıdır.
İki ayı aşkın süredir büyük bir iştahla çalıştım.
Ne de çok şey öğrendim.
Artık dürtülerime iyi kötü set çekebiliyorum.
Duygularımın farkındayım, onları izole edebiliyorum.
Vizyonum, değerlerim, motivasyon kaynaklarım kafamda şekillendi ve onları geliştirmeyi sürdürüyorum.
Artık bağımlılık vız geliyor, zor günler sona erdi.
Bu işi kotardım, fevkalade bir iş koydum ortaya.
Ama o da ne! Sonunda yapacağımı yapıyorum.
Her nasılsa raydan çıkıyorum ve yıldırım hızıyla eski davranışımı tekrarlıyorum.
Bir anda alt üst oluyorum.
Oysaki bunun olmazlığına yürekten inanıyordum.
Bittiğini, her şeyin geride kaldığını sanmıştım.
Terslikler sanki inadına birbirini izliyor.
Ertesi gün yine yapıyorum.
Bunu hazmedemiyorum, bu kadar emeğe rağmen nasıl olur!
Ha ağladı ha ağlayacağım. Talih benimle dalga mı geçiyor?
Eteklerim tutuşuyor. Tüm çalışmalarım boşa mı gitti?
Açık seçik belli oluyor, başarısızlığa mahkumum ben.
Normal bir hayat benim neyime gerek!
Düşüncelerim peş peşe değişiyor.
İdama gidecek biri gibi dolaşıp duruyorum bütün gün.
Ruhuma bir kasvet, bir karanlık çöküyor.
Kendimi bütünüyle salıveriyorum.
Şaşıracak ne var! Doğuştan bir sapığım ben.
En hünerleri olanlarımızı dahi pençesine düşürebilecek "ya hep ya hiç" düşünce bozukluğunun tipik bir örneği.
Her şey benim arzuladığım, benim planladığım gibi yürüsün.
Tüm sürecin dizginlerini elimde bulunmalı.
Beklentilerimle başıma gelenler cuk oturmazsa bu ancak felaket kelimesiyle açıklanabilir.
Ya mükemmellik derecesinde başarılıyım ya da başarısızlığın dibine mahkumum, ortası yok.
Biraz dikkat ile kendilerini hemen ele verdiklerine şahit olacağımız benzer düşünce bozukluklarından bugünden tezi yok kendimizi sakınmamız bizi başarıya taşıyacak kilometre taşlarından olacaktır.
Sırası gelmişken, olur da kendinizi safsataya dayalı bu toksik düşünce kalıplarına takılıp kalmış bulursanız, itiraf etmekten çekinmeyin! İhtimal ki onlara bayılıyor, marazi bir zevk alıyorsunuz. Sizi sorumluluk almaktan alıkoyup aldırmaz bir yaşayışa sürüklediklerinden, gelecekte bir hedef göremediği için kendini çöküşe teslim eden insanların arasına dahil ettiklerinden, bu düşünceleri terk etmek sizin için konforlu yaşam alanınızı terk etmekle eş değer.
Çalışma:
Genel bir özet olarak şunu diyebiliriz:
Zihnimizi işgal eden düşüncelere temkinli yaklaşmaktan geri durmamalıyız. Aklımıza gelen her düşünceyi körü körüne izleyip üzerine eylemler inşa etme pratiği yerini "ya tam tersi doğruysa" sorgulamasına bırakmalı.
Olanakların sınırsız görünmesinin veya geleceği kapkaranlık görmemizin düşünce bozukluğumuzun göstergesi aşırılıkların işaretleri olduğunu fark edebilmeliyiz.
Tipik "ya hep ya hiç" nitelikli düşüncelerin beraberinde getirdiği öz saygı yoksunluğunun değerli motivasyon kaynağımızı kurutarak, bizleri dibe çektiği pek iyi bilmeliyiz.
Bu marazi düşünce kalıplarının örneklerinizi kendinizde de tespit edebiliyor musunuz?
Evet ise örneklendirebilir misiniz?
Comments