Evvelki dersimizde seçimlerimizi yaparken değerlerimizi veya duygularımızı ağırlıklı referans aldığımızı konuşmuştuk. Şimdi sırada aldığımız kararların/yaptığımız seçimlerin duygularımızı ne biçimde etkilediği bulunuyor
Duygularımıza balıklama atlayarak yaptığımız bir seçim sonucunda ne tip yeni duygular su yüzüne çıkıyor dersiniz?
Yerinde bir tahmin! Daha da aşırı duygular...
Birilerine bağırdık çağırdık; bu eylemimiz zaten yoğun olan duygularımızı daha şiddetlendirdi.
Bir anlık hevese kapılıp çekici bir kadına uzun uzun baktık; bu bizi oldukça heyecanlandırdı.
Duygularımıza kapılarak porno izlemeye karar verdik, hemen akabinde yoğun duygu fırtınasına maruz kaldık.
Duygularımız/dürtülerimizle hareket ettiğimizde, çok geçmeden adeta duygular sağanağına yakalanmaktan kaçınamıyoruz.
Yaptığımız seçim sonrası duygularımızın iyice palazlanması yetmezmiş gibi bir sonraki sefer benzeri seçim yapacağımız an daha kolayca duygu odaklı kararlar almaya meyilli oluyoruz. Zira bu sefer seçim anında duygularımızı önceki tecrübeye kıyasla daha da abartılı hissediyoruz. Bir duyguyu ne kadar sıklıkla yaşarsak zihinsel yazılımın o duyguyu yaratması o kadar kolaylaşıyor.
Özetle, duygu bazlı bir kararımız o noktada kalmıyor, sonrasında yine duygu bazlı bir dizi davranışa aksamaksızın ilham veren zincirleme bir tepkiye dönüşebiliyor.
Bu süreçte, benzer rutinleri genişlettiğimizde kesintisiz olarak duygular sarmalında seçimler yapan, değerleri gitgide aşınan bir insana dönüşüyoruz.
Yoksa insanlıktan çıkıyoruz mu demeliydik?
Konuştuklarımızı, çığırtkan duygularının etkisinde kalarak pornografi kullanma alışkanlığını sürdüren birisine uyarlarsak mekanizmanın şöyle işlediğini görürüz:
Yoğun duyguların kılavuzluğunda yapılan bir seçim...
Tahmin edilebilir bir tarza daha da kabarmış duyguların koroya katılması...
Zaten rüştünü ispat edememiş değerlerin iyice tahrip olması...
Tatmin hissinin sığ ve kısa ömürlü olması...
Bir sonraki sefer canlı renklerle ortaya çıkan duyguların "görüş açımızı" daraltması; böylece gelişigüzel, isabetsiz seçim yapma/karar alma talihsizliğinin daha da derinleşmesi...
Aşama aşama benzeri eğilimlerin güç kazanması.
Adeta bir duygu döngüsünün içerisinde hapsolmak.
Nihayetinde öyle bir günün gelmesi ki dürtülerimizin bir an bile "direnilemeyen", göz korkutucu, muazzam bir duygu şiddeti illüzyonu yaratması.
Esasında sınırlı olan duygularımızın, üzerimize korkunç bir yaratık rolü oynayarak çullanması.
Porno bağımlısının dünyasına hoş geldiniz!
Amacımızın, duygulara dair akademik bir makale yazmak değil, sadece bağımlılığımızı anlamak ve dizginlemek bağlamında duygularımız, değerlerimiz ve seçimlerimiz çerçevesinde işe yarar bir donanım elde etmek.
Seçimlerimizin duygularımız üzerindeki etkilerine yönelik anlayışımızı bir örnek ile pekiştirelim:
Bir iş günü nadiren böylesine çekilmez olurdu.
Sanki dünyanın en anlayışsız, en menfaatperest insanları bir ofiste toplanmıştı.
Bile isteye mi yapmışlardı bunu?
Açık ama dinlemediği radyonun eşliğinde zihni uyuşmuş halde eve doğru sürüyordu arabasını.
Stresini dağıtabilmek için tek aklına gelen akşamki maçı izleyip, çayını içerken biraz kuruyemiş yemekten ibaretti.
Maçın sıkıcı anlarında hayatının perişanlığı üzerine düşünüp kafa yoracaktı ama bunu yapmaya en fazla birkaç dakika tahammül edebiliyordu.
Dalgınlığı arkadaki aracın adeta tamponuna yapışıp bas bas korna çalması ve üst üste selektör yapmasıyla dağıldı.
Panikle bir sağ şeride geçti.
Öfkeli araç şimdi sol taraftan yaklaşmış, aralarında sanki bir karış kalmıştı.
Halen ne olduğu anlamaya çalışıyordu.
Uykusundan aniden uyandırılan insanlar gibi afallamıştı.
En fazla yirmi yaşında bir gençti yan arabadaki.
El hareketleri ve vücut diliyle tehdit ediyor, parmak sallıyordu.
Ağız hareketlerinden durmaksızın küfür ettiği anlaşılıyordu.
Emniyet şeridini işaret ederek "sağa çek!" diye bağırıyordu.
Derdi neydi kabadayının!
Nihayet kusurunun yeterince hızlı yol vermemek olduğunu anladı.
Ani bir öfke kabardı içinde, derhal emniyet şeridine geçip durdu.
Muhatap olduğu tavır hazmedilebilir gibi değildi.
Kavga için "ısınma hareketleri" kabilinden en ağır küfürleri savurmaya koyulmuştu bile.
Biraz ileride duran düşman arabaya doğru koşmaya başladı.
Telefonu, cüzdanı, iş çantası metrelerce geride duran aracında bıraktığını fark etmemişti bile.
Öfkeden aracın motorunu durdurmayı bile atlamıştı.
Elinde sopasıyla dikilip bekleyen sallapati delikanlıya girişti.
Haftalar, aylar boyunca olayın etkisinden kurtulamadı.
50'sini aşmış bir adam olarak, bir "çocukla" kavga etmesi, yolda duran yabancı insanların kavgayı durdurmaya çalışması, yırtılan ceketi ve moraran kolu yüzünden eşinin ve kazık kadar üç çocuğunun kavga ettiğini anlamış olmaları, dayak yiyen delikanlının acı acı bağırması...
Bu yakışıksız tecrübenin her anını tekrar tekrar yaşıyordu ama bazı detayları çok sonra hatırlayabildi.
Hiç yoktan can sıkıcı şeyler yaşamıştı, aklına getirdikçe kendini korkunç hissediyordu.
Olay bununla da kapanmadı.
Artık daha abartılı ve fevri bir insandı.
En üfürükten meseleler için bile gerilebiliyor durduk yere içinde kabaran öfkeyi hissedip şaşırıyordu.
Araç kullandığı sırada sık sık benzeri bir kavgayı hayal ederken buluyordu kendisini.
Birileri ona sataşıyordu, o da bu sefer daha hazırlıklı ve daha "donanımlı" halde günlerini gösteriyordu serserilere.
Otoyolda etrafındaki araç sürücülerini kavga edilecek potansiyel adaylar olarak görürken
"eli sopalı bir mağara adamına mı dönüştüm?" diye kendi kendine soruyordu.
Bu öyküde karakterimiz ipsiz sapsız duygularının etkisinde kalarak bir seçim yaptı. (Onu kınamıyoruz, bir tespitte bulunuyoruz sadece).
Bu noktada bizim için önemli olan/anlamamız gereken, duygularımızın etkisinde kalarak yaptığımız her davranışın daha da yoğun duygulara kapı açıyor olması.
Bu durumda yalnızca, anlık duygularının etkisiyle karar almaya alışan değil, aynı zamanda değerleri zayıflayan ve psikolojik dengesi gitgide bozulan bir kişiliğe dönüşüyor olmamız.
Tüm bunlara karşın, değerlerimize uygun tercihlerde bulunduğumuzda duygular bağlamında neler deneyimliyoruz?
İş yerinde haksız kazanç elde etme fırsatı önüne çıkmışken, bunu kendine yakıştıramayan (değerleri nedeniyle) bireyin, sadece karar anında değil, uzun yıllar boyunca bu seçimi hakkında kendisiyle gurur duyması.
Başarılı olma azmine sahip bir öğrencinin, keyifli vakit geçirebileceği bir bilgisayar oyununu oynamaktan fedakarlık etmesi, kendi geleceği adına sorumluluk alabildiği inancıyla mutlu olması.
Bu örnekler, değerlerimizle kararlarımız arasındaki sıkı uyumun da bir şekilde kendimizi iyi hissetmemizi mümkün kılabildiğini gösteriyor. Bu tercihteki iyi hissetmeler/baş gösteren pozitif duygular düşük şiddette olsalar da değerlerimizi güçlendirmeye hizmet ettikleri için kalıcılar.
En iyi tarafı, bu kalıcılık sayesinde "kısa yollara", geçici ve yoğun duygular yaratacak ve zamanla bağımlılık noktasına gelmese bile bizi kendilerini tekrarlamaya yönlendirecek zararlı davranışlara ihtiyacımızın azalması.
Bir başka deyişle, değer bazlı kararlarımızın/tercihlerimizin sonrasında benzeri değer bazlı davranışları sergileme şevkimizi tetikliyor olması.
Çalışma:
Değerlerinize uygun seçimlerimizi aklımıza getirelim.
Yaptığımız seçimi takiben nasıl hissettik? Bugün bu seçimlerimize dair nasıl hissediyoruz?
Peki ya duygularımızı dikkate alarak yaptığımız seçimler?
Bunların sonucu ne yoğunlukta duygulara maruz kaldık?
Comments