top of page

YOKSUNLUK

Yeni bir hayata başlama noktasında kesin bir azim gösterdiğimizde tecrübe edeceğimiz şey tepeden tırnağa tuhaf bir boşluk duygusudur. Anlam kaybıdır.


Bu boşlukta, karanlık labirentler içerisinde yönünüzü kaybetmişçesine günler, haftalar geçirebilirsiniz. Sanki siz, siz değilsinizdir. Mantık ve sağduyu ile son kalan bağlarınız da kopmuş gibidir. Eşi emsali görülmemiş, tatsız, kesintisiz ve zorlayıcı bir düşünce akımı zihninizi yol yapmıştır. İçinizdeki kötülük tüm iyilikleri kovmuştur.


Esasında gelişim seyrimizi destekleyen lakin hayli rahatsız edici olabilecek bu tecrübe büyük bir değişimin başlıyor olduğunun sağlam kanıtıdır, belki kutlanması gereken bir milattır.


Bu zaman diliminde hiçbir özel ayrıcalık tanımaksızın her birimizin kapısını çalan sıkıntılar bizlere bağımlılıktan kurtulmanın mümkün olmadığı fikrini aşılar


Alışkanlığımızla kurduğumuz duygusal bağlar bu günlerde bir bir çözülmektedir.


Bizi adeta felç eden yoğun öfke hissi en karakteristik duygu olarak dikkat çeker.


Önüne geçilmez bir şehvet duygusu benliğimi kaplıyor.

Kopkoyu bir umutsuzluk tarafından çepeçevre kuşatılmıştım.

Tüm olup bitenler kendi hayal gücümün bir ürünü mi yoksa?

Odaklanabilmek hatta düşünebilmek, beyhude bir teşebbüsten ibaret.

Beynin şalterinin inmesi böyle bir şey olmalı.

Eğer kendime "sapık" damgası vuracaksam o gün bugün işte.

Günleri değil saatleri sayıyorum, yoksunluk günlerimin ortasında...

Bu kadar kötü halde hiç görmemiştim kendimi, korkunç hissediyorum.

Kendimi bildim bileli kaçınmaya çalıştığım duygular ele ele vermiş beni boğuyorlar.

Zaten bozuk olan sinirlerim daha da bozuluyor.

Perişan ve yenilmiş bir halde yatağıma gömülüyorum ama uyumaya bile korkuyorum, rüyalarım da pornografi hayalleri ile meşgul.

Cinsellikle alakalı düşünceler zihnimi mantar gibi kaplıyor, şeytani düşünceler...

"Nasıl bir lanetli insanım!"

"Bugünleri yaşayayım diye mi emek verdim, davranışı durdurmaya yeltendim!"

Durmayı iyi kötü öğrenmişsin ama işlerin iyiye gideceğini sanıyordum.

Keşke durmayıp devam etseymişim!

En kuduruk zamanımda, her gün saatlerce porno izlerken dahi kendimi bugünkü kadar alçak hissetmemiştim.

Varsın bir sapık olayım ama bu hali yaşamayayım.

Herkesten, her şeyden ölesiye nefret ediyorum.

Tartışabileyim, kavga çıkarabileyim diye sebep arıyorum.

Birisi bana ters baksa, nahoş bir imada bulunsa, arkamdaki araç selektör yapsa...

Madem kimseyle kavga edemiyorum, capcanlı düşler kurar, insanları o düşlerin içinde gözümü kırpmadan, zerre merhamet göstermeden harcarım.

Ey insanlık ailesi, iğrençsiniz!

Beni bu hale sokanlar gün yüzü görmesin!

Kimseyle konuşmaya, kimseyi görmeye tahammülüm yok.

Kendimi atsam yükseklerden ızdırabım biter mi?

Nasıl bir dünya burası, nasıl bir yaşam bu!

Biri beni acılarımı dindirsin.

En yakınlarım, sevdiklerim... Gözüm bugün hiçbir şey görmüyor.

Ne olacak benim sonum? Ne yapsam acı çekmekten kurtulamıyorum.

İçimdeki öfkeyi dağıtsalar, bütün insanlığa yeter.

Ölseydim, hatta doğmamış olsaydım da bu hali yaşamasaydım.



Yoksunluk sürecinde deneyimlenen duygulara tercüman olabilecek sözcükler henüz icat edilmedi. Ne desek hakkıyla tasvir edemeyeceğimiz bağımlılara özgü bu ateşten günlere dair belki söylenebilecek yegane iyi şey oldukça sayılı olmaları. Son yıllarda kanıksamaya başladığımız ani, hayli şiddetli ama kısa süreli yağışlar gibiler.

Hem hepimiz için ortak, hem her birimiz için özgün tarafları olabiliyor bu çetin günlerin.

İnatçı baş ağrıları, alınan serumlar, öfke nöbetleri ile güçlü bir huzursuzluk arası spektrumda "nasibimize düşeni" yaşıyoruz.

Bir haftayı aşan bir süreye yayılmalarını sürpriz olarak görüyoruz. Bazen belirtiler birkaç gün sürüp yok oluyor, bir hafta içerisinde tekrar başlayıp yine birkaç gün görünüyor. Haftalar sonra sadece iki gün kendisini gösteriyor; bir sonraki ay bir gün sürmüyor belki.

Yoksunluk günlerini geride bırakıp kritik eşiği atlamak inanılmaz derecede özgürleştiricidir. Bu günlerin akabinde tecrübe edilen büyük rahatlama ve temizlenme duygusu hayli ağır bir kışı takiben kavuşulan, baharı hatırlatan güneşli, ılık günlerle kıyaslanabilir.


Yoksunluk günlerimiz gelip çattığında olanaklarımız sınırsız değildir. Kabuğumuza çekilmemek, acılarımızı beraber hafifletebileceğimiz dostlar bulmak, belki önceden bir aksiyon planı hazırlamak yapabileceklerimiz arasında sayılabilir.


Bazılarımızın bünyesi bayağı kudretli çıkıyor; direnmemenin baştan çıkarıcılığına rağmen gerekli özveriyi, cesareti, basireti gösterebiliyor, kendilerini yutmaya, öğütmeye çalışan bağımlılık çarkını durdurabiliyorlar.


Bir kısmımız için ise sürecin "kötü" sonuçlanabileceğini söylemeye bile gerek yok. Tahammül gösteremeyenlerimiz, gönüllü olarak yeniden kucaklıyorlar alışkanlıklarını, kısa bir süreliğine rahat yüzü görmek umuduyla.


Bugünleri atlatamazsanız umudunuzu tazeleyin. Ama bu zorluğu deneyimlemeksizin kısırdöngüyü kıramayacağınızı, ilkbaharın gelişinin gecikeceğini de bilmelisiniz.


 

Çalışma:


Bağımlılık noktasına geldiysek yoksunluk süreciyle yüzleşmemiz kaçınılmaz. Ne şiddetle yaşayacağımız pek çok faktöre bağlı olabilir, kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterebilir.


Konsantrasyon zorluğu, "testosteron zehirlenmesi", saplantı derecesinde cinsellikle meşgul düşünceler...


Öfke, kafa karışıklığı, öfke, hayal kırıklığı, yine öfke, çaresizlik...


Yoksunluğu andıran zorlu ama sayılı günleri deneyimlediğimizde, vaktimizi nasıl, neler yaparak geçirebileceğimizi önden planlamamız faydamıza olacaktır.


Örneğin (imkanlar el verdiğince)


Bol uyku

Bedensel faaliyet (zihinsel faaliyetler oldukça zorlaşıyor)

Cinselliği tetikleyici ortamlardan/görüntülerinde azami kaçınma...

Stresten uzak durma..

66 görüntüleme

Commentaires


1/23
bottom of page