Bizi kendisini yinelemeye zorlayan bildik deneyimi/ritüeli, öncesi ve sonrası ile adım adım anlamaya çalışıyoruz.
Kronolojik olarak, yaşananları listeliyoruz.
Amacımız nasıl bir mekanizmanın çalıştığını, anbean neler olduğunu analiz etmek.
Ve elbette bu analizin sonuçlarını kendi lehimize kullanmak
Dürtü anında, bir kurban gibi bizi biraz sonra parçalayacak canavarı bekleyip durmaktansa, gücümüzü toplayıp karşı saldırıya hazırlanmak.
İnsiyatifi elimize almak.
Ritüel başlamak üzereyken neler olup bittiğinin şuurunda olmak.
Başladığında neler yapmak üzere olduğumuzu anlamak.
Ritüel süresince bizi nasıl bir sürecin beklediğini bilmek.
Ritüele başlamadan evvelki duygu durumumuz.
Ritüelin başlamasını tetikleyen olgu.
Bizi seçim yapmaya (davranışı sergilemeye karar vermeye) götüren süreç.
Ritüel esnasında yaptıklarımız.
Ritüelin son bulma şekli.
Bunların hepsine dikkat kesileceğiz.

Ritüelin başlangıcı: Farkındalığımızın en yüksek olması gerek nokta. En anahtar an.
Zorlayıcı ritüelin başlıyor olduğunu idrak edebilmemiz, bundan sonra öğreneceğimiz herşeyi pratik edebilmemizi/uygulayabilmemizi tetikleyen adım olacak
Eğer ritüelin ortaya çıktığı anın farkına varamaz, başlamak üzere olduğunu anlayamaz, ritüelin ilk adımını tespit edemez isek harekete geçmemiz nasıl mümkün olabilir?
Ritüelin başlangıç noktası porno izleme dürtüsü hissettiğimiz andır. Lakin bu dürtüyü tetikleyen unsurlar hepimiz hesabına bir miktar farklıdır zira her birimizin zihinsel yazılımı özgündür.
Kendinizi yalnız hissetmeniz, canınızın sıkılması, yapacak bir şeyinizin olmaması sizin zorlayıcı ritüelinizi tetikleyen adım olabilir.
Bazen bir başkasının sizi öfkelendirmesi, size hayal kırıklığı yaşatması veya üzerinize karamsalık, suçluluk, kaygı benzer duyguların çökmesi ritüelinizi tetikler.
Bir başkası için, gün içerisinde sokaklarda kadınlara bön bön bakıp duruyor olmak, akşam evde devam edeceği porno izleme ritüelinin ilk adımı olabilir.
Ne olduğundan daha önemli olan sizin kendi ritüelinizi nelerin tetikleyebildiği noktasında bir farkındalık kazanmanız, hemen arkasından da ritüelin ilk adımını yani porno izleme dürtüsünün ortaya çıktığını, eyleme geçmeniz gerektiğini fark etmenizdir.
Dürtü kontrol sürecinde yapacağımız, duygularımıza tabi olup pasif biçimde olup bitenleri izlemenin aksine, proaktif biçimde, insiyatif alarak harekete geçmek olacak.
Bunu yapabilmenin yolu, kendi ritüelinizi bilmek ve nasıl başlıyor olduğunu anlamaktan geçiyor.
Geri Dönülmez Nokta (veya köprüden önce son çıkış)
Aslına bakarsanız, ritüelimiz sırasında geri dönülmez nokta diye bir olgu bulunmuyor. Teorik olarak ritüelimiz her anında sona erdirilebilir. Sadece henüz "çıraklık dönemimizde" iken, kendi zorlayıcı ritüelimizi durdurabilmek adına sezgisel olarak sembolik bir "geri dönülmez nokta" belirliyoruz.
Nedir peki bu "geri dönülmez nokta" ve başka bir deyişle kırılma noktası?
Ulaştıktan/geçtikten sonra artık ritüelinin son adımına kadar devam edeceğini bildiğimiz, durma şansımızın kalmadığını anladığımız an.
Kaçırmamız durumunda artık köprü yolundan çıkamayacağımızı , köprüden geçmek zorunda olduğumuzu, yani ritüeli son adımına dek sürdüreceğimizi bildiğimiz (zannettiğimiz) kırılma noktası.
Geri dönüşün "mümkün olmadığını" düşündüğümüz, "niyetimizi bozduğumuz" nokta.
"İstesek de artık duramayacağımızı" varsaydığımız an.
Bir dürtü kontrol sürecinin başarıyla yönetilebilmesi için ritüelin başladığının/başlamak üzere olduğunun farkına varabildiğimiz gibi, geri dönülemez noktasını da saptayabilmemiz gerekecek.
Karakterimiz bir lise öğrencisi
Ekseriyetle günde ortalama iki kez kendisini tatmin ediyor.
Bazen "işi yarar" fotoğraflara/videolara bakarak yapıyor bunu; bazen de sadece fantazi kurarak.
Tek başına vakit geçirebildiği bir odası olmadığından, ya kardeşiyle paylaştığı odada yalnız kalma fırsatı bulduğunda kapısını kilitleyip işini 5-10 dakikaya sıkıştırıyor, ya da banyoda sergiliyor aynı davranışı.
Özel bir zaman tercihi yok; sabah erkenden okula gitmeden önce de yapıyor, akşamüstü okuldan döndükten sonra da, uyumadan önce de yapıyor, gece yarısı uyandığında da.
Karakterimizin ritüeli şu şekilde:
TV izlerken ansızın kendisini tatmin etme fikri aklına geliyor.
Kısacık bir an boyunca, bakacağı resimlerin ne kadar güzel olduğunu hayalinde canlandırıyor.
Kendisinin tatmin etmesinin harika anlar geçirmesine neden olacağını düşünüyor.
Harekete geçmeye karar verip, hemen bir durum değerlendirmesine girişiyor.
Davranışı hangi ortamda yapmasının daha güvenli olacağını değerlendiriyor.
Bu sefer banyoyu seçiyor.
Telefonunu eşofmanın cebine saklayıp banyoya giriyor.
Her zaman ziyaret ettiği siteye girip birkaç dakika izliyor.
Bir yandan kendini tatmin ediyor.
Saniyeler içerisinde orgazm oluyor.
Üstünü başını toparlayıp dışarı çıkıyor.
Aynı karakterimizin alternatif bir ritüeli şu şekilde:
Odasında kardeşiyle ertesi günün yazılısına hazırlanırken, kardeşi biraz ders çalışmak üzere komşuya gideceğini söylüyor.
Birdenbire zihninde bir şimşek çakıyor.
Kısacık bir an boyunca, hazır kardeşi odada yokken bunun "kaçamak yapmak" için harika bir fırsat olacağını düşünüyor kurnazca.
Davranışı yapmaya karar veriyor.
Kardeşinin gitmesini sabırsızlıkla beklerken bir yandan da en keyifli dakikaları nasıl geçirebileceğini planlıyor.
Bu kez çekici bulduğu birisi hakkında fantazi kurarak yapmayı tasarlıyor.
Kardeşi evden çıkar çıkmaz odasına giriyor, kapıyı kilitliyor.
Yatağına uzanıyor, olabildiğince detaylı bir fantazi kurarak, acele etmeksizin, ağır ağır kendisini tatmin ediyor.
Bir süre yatağında dinleniyor.
Gerçek olamayacak kadar iyi hissettim diye düşünüyor.
Karakterimizin ritüelinin ilk adımı, davranışına ait dürtünün aklına gelmesiyle kendini gösteriyor.
İkinci örnekte odasında tek başına vakit geçirebilme olasılığının belirmesi dürtüyü tetikleyen unsur da olsa biz davranışa yönelik dürtünün ortaya çıkmasını ritüelin ilk adımı olarak ele alıyoruz.
Bunu fark edebilmemizin niçin son derece önemli olduğunun tekrar altını çizelim; Önemli çünkü harekete geçmemiz ancak bu adımı tespit etmemizle mümkün olabilecek.
Gelelim kritik diğer bir ana. Ritüelin geri dönülmez noktası...
Hangi andan itibaren karakterimiz ritüelin tamamını gerçekleştirmek zorunda olduğu izlenimini ediniyor? (daha doğru bir ifadeyle, dürtüye direnmeye teşebbüs etseydi bu izlenimi hangi anda edinecekti)
Zihnimizde ürettiğimiz, eylem anında yaşayacağımızı düşündüğümüz hazzın imajına kapıldığımız an, çoğumuz için geri dönülmez noktayı tanımlıyor.
Davranış aklına gelir gelmez karakterimizin zihninde bir ekran açılıyor sanki.
Bu hayali ekranda kendisini fevkalade görüntülere bakarken izliyor.
O ekranda mutluluk görüyor, dertsiz tasasız anlar görüyor, o ekranda zevk ve keyif görüyor.
O ekranda zihninde yarattığı hayali cenneti görüyor, özgürlüğü görüyor, saadeti yakalayabilme yeteneğini görüyor.
Yetersiz olmadığını, hayattan tatmin elde edebileceğini, değerli olduğunu görüyor.
Yaşamanın o kadar da acı verici olmak zorunda olmadığını görüyor.
İnsanların kendisini daha fazla incitmediği bir dünyaya tanık olup, bu dünyanın varlığına çocuksu bir içtenlikle inanıyor.
Elbette bu ekranı açan ve görüntüleri oynatan zihinsel yazılımımızdan başka bir şey değil.
Karakterimiz işte zihnindeki bu hayali görüntüleri izlemeye daldığı an davranışı yapmaya karar vermek durumunda kalıyor.
Birkaç saniye bile sürmüyor bu süreç.
Bu ekranın "büyüsüne", hayali ekranda izlediklerinin yarattığı duygu yoğunluğuna kapıldığı an karakterimizin "geri dönülmez noktası"
Zira bu ekrana dalıp, orada yaşayabileceklerine tanıklık edip kendinden geçtiğinde, bu ödülden vazgeçmek uzak bir olasılık, hatta uzak olasılıktan da öte; akıl almaz, düşünülemez, ciddiye alınamaz bir tercih gibi görünüyor. Şiddetli hissedilen negatif duygular (endişe, tasa, kaygı, korku vb) üzerine boca edilerek başka seçeneğin bulunmaması sabit fikir haline geliyor.
Çalışma:
Bu ders biraz dikkat gerektiriyor.
Madem süreci değerlerimizin zedelenmesine izin vermeksizin yönetebilmenin peşindeyiz, bunu yapabilmemiz adına, ritüelin ilk adımı ve sembolik geri dönülmez noktasını bilmemiz kritik önem taşıyor.
Kendinize ait ritüeli teker teker adımlasanız, sizce geri dönülmez nokta nerede?
Comments