Gözden kaçmamaları adına esas noktaları kısaca tekrar ele alalım
Durdurulamaz zannettiğimiz bağımlılık noktasına gelmiş alışkanlıklarımız, duygularımızı yönetebilmeye imkan veren tekniklerle pek ala kontrol altına alınabilir (bu teknikleri henüz öğrenmedik ama yakında ustası olabileceğiz.)
Hayatımızı sağlıklı bir çerçevede yaşayabilmemiz için (kendimizin belirleyeceği ) bir takım değerlere sahip olmalı ve seçimlerimizi olabildiğince bu değerleri göz önünde bulundurarak yapmalıyız.
Hepimizin bildiği üzere kesintisiz akla yatkın kararlar alabilen, mükemmel seçimler yapan varlıklar olma çabamız nafiledir. Böyle bir hedef koymayı aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Biz bir farkındalık arıyoruz sadece. Yıkıcı neticeler doğuran seçimlerimizi azaltmamızı/yok etmemizi sağlayacak, hayat kalitemizi arttıracak övgüye değer bir farkındalık...
Ne diyorduk?
Yoğun duygularımızı referans alarak seçimlerimizi yapar/kararlarımızı alırsak sadece içinde bulunduğumuz an kendimizi bir şekilde iyi hissettmeye, sonrasında daha da yoğun duygular yaşamaya programlamış oluyoruz. Bizi zorlayan/bağımlılık oluşturan davranışlar işte bu mekanizma ile olgunlaşıyor.
Adeta bağımlısı olduğumuz alışkanlığımız yaşamımızda "faydalı" bir amaca da hizmet ediyor ama bu amacı gerçekleştirmenin daha işe yarar yöntemleri bulunuyor
Bunu biraz açalım...
Bağımlılığın hayatımızda oynadığı pratik rolü anlamaya çalışalım.
Hayır, yıkıcı sonuçlarından değil, hayatımızı yönetebilmeye dair üstlendikleri "olumlu" rolden bahsedelim.
Karakterlerimiz lise son sınıfta, üniversiteye hazırlanan iki genç.
Kişilikleri gereği ikisi de iddialı, başarısızlığa tahammülleri yok.
Hep yıldız öğrencilerden oldular, bunu bir kez daha ispatlamaları gerekiyor.
Aile, akrabalar, arkadaşlar hatta komşular en iyisini bekliyor onlardan.
Lakin denemelerde istedikleri sonuçları alamıyor olmaları bir süredir yaşadıkları stresi katlıyor.
Çalışmanın dozu sürekli artıyor ama verdikleri emeğin karşılığını alamadıklarında tadları kaçıyor.
Birinci kahramanımız nispeten şanslı; stresini sağlıklı usullerle yönetebiliyor.
Durumuna dair anne ve babasıyla uzun boylu sohbetlere giriyor.
Yargılanmadığını, kayıtsız şartsız değer gördüğünü bilmek onu rahatlatıyor.
Birkaç olgun arkadaşıyla durumunun o kadar kötü olmadığını değerlendiriyor.
Uzun zamandır yazmaya devam ettiği günlük, en dar zamanlarında bile okumayı ihmal etmediği klasikler, birkaç hafta sonu kuzenleriyle geçirdiği hoş vakit, sahilde yaptığı sabah yürüyüşleri üzerindeki yükün çoğunu alıveriyor.
Diğer karakterimiz içe kapanık, kimseyle kendisi hakkında konuşmak istemiyor.
Her başarısız deneme, her yanlış yaptığı soru biraz daha arttırıyor üzerindeki baskıyı.
Başarısızlık korkusu, insanların kendisini artık yeterince değerli bulmayacaklarına yönelik kaygısı, üzerinde düşündükçe artıyor.
Daha kötüsü, olumsuz duygularını yönetebileceği sağlıklı mekanizmalardan mahrum.
Ama bir yöntem keşfediyor, ilk başta epey etkili görünen bir yöntem.
Lezzetli yiyecekler yiyor.
Gün boyu okulda "akşam neler yesem de mutlu olsam?" diye düşünüyor.
Özellikle hamur işleri ve tatlılar favorileri.
Deneme günleri tavan yapıyor yemeleri.
Aylar geçtikçe sayısal derslerde olduğundan daha fazla uzmanlaştığı bir alan var:
negatif duygularının/stresinin üzerini lezzetli yiyeceklerle örtmek
Neyi, ne zaman, ne kadar yemesi gerektiğini, ne kadar kötü hissettiğinde ne ölçüde tüketmesi gerektiğini iyi öğreniyor.
Canı abur cubur mu istiyor, hop derhal bu isteğine göre yiyip içmeye koyuluyor.
Deneme günlerinde ağır tatlılarla kendisini avutuyor.
Altı ayda sekiz kilo almış olmasını takmamaya çalışıyor; kilo verebileceği uzun bir yaz tatili var önünde.
Başına ciddi dertler açacak, belki ömür boyu sürecek tehlikeli bir mekanizmayı içselleştirdiğini bilmekten şu an için uzak.
Spesifik bir davranışı (pornografi, alışveriş, oyun, bahis, yeme içme, iş hayatı/çalışma vs) yoğun negatif duygularımızı örtmek amacıyla kullanmayı öğrendiğimizde bir müddet içerisinde bu konuda uzman kesilebiliyoruz. Zamanla portföyümüzü benzer davranışlarla çeşitlendiriyoruz.
Kaçınılmaz olan şu ki bu davranışların olumsuz duygularımızı bastırma yetenekleri çöl kumundaki su gibi kayboluyor.
Yine kaçınılmaz olan, aynı davranışların (kısa yollar), kendimizi sağlıklı/kalıcı iyi hissetmemize yarayacak değerler geliştirmemizin de eş zamanlı olarak önünü tıkamaları. Hatta yeni değerler geliştirmek şöyle dursun, mevcut değerlerimiz yanıp kül olmasına dahi engel olamamamız.
Aşama aşama gelişen bir sürecin sonunda tam bir trajedi yaşıyoruz. Elimizde ne işe yarar değerler kalıyor ne de artık eskisi kadar stres yönetme maharetlerini koruyabilen davranışlar/kısa yollar. Asla tatmin olmama hissi bizi gölgemiz gibi takibe koyuluyor.
En fenası ise şu:
Yıllar boyunca gerçek dünyanın sancılarıyla, yaşamın getirdiği sıkıntılarla başa çıkmada en büyük rolü oynayan ve kökleşen bu rutin davranışlar bir bakmışız birgün kendileri hayatımızın en büyük stres kaynakları haline dönüşmüş.
Eninde sonunda bu davranışlar/alışkanlıklar kişiliğimize öylesine perçinleniyorlar ki, kendimizi onlarla tanımlamaya başlıyoruz ve durumumuz bağımlılık dışında bir kavramla zorla ifade edilebiliyor.
Çalışma:
Pornografi alışkanlığınızın "olumlu" rolünü derinlemesine düşünün.
Gerçek duyguları muazzam şekilde bastırarak ve onlardan uzaklaşarak nasıl bir "katma değer" taşıdı bu alışkanlık hayatınıza?
Yılları boyunca ne "işinize yaradı", size ne "faydalar" getirdi?
Zor zamanlarınızda size nasıl "yardımcı" oldu?
Comments