top of page

DUYGULARIMIZI İZOLE EDEBİLMEK

Duygularımızı direkt olarak kontrol edemeyeceğimizi, onların farkına varabileceğimizi, neden/nasıl doğduklarını anlayabileceğimizi, onlara boyun eğmemeyi öğrenebileceğimizi daha önce ele almıştık.


Zaman zaman karşılarında köşeye sıkıştığımız duygularımızın, güç gösterilerinin sahte, üzerimizdeki etkilerinin düzmece olduğunu öğrenmiştik.


İşte bu dersimizde zorlayıcı ritüelimiz esnasında maruz kalabileceğimiz ölçüsüz duyguları izole edebilme, onları dışarıdan bir gözle izleyebilme yönünde kritik bir adım atacağız.


Adım adım incelediğimiz zorlayıcı ritüel sırasındaki duygularımızı analiz edip, onları kendimizden bir parça olarak değil, otomatiğe bağlanmış davranışın, arzumuz dışında zihnimizde oluşmuş bir yazılımın, etkisini göz önüne sermek için kullandığı bir vasıtadan ibaret olduğunu kavramayı hedefleyeceğiz.


Çoğu insanın genelde duygusal açıdan otomatik pilotta hareket ettiğini, bizim de doğamız gereği bu eğilimde olduğumuzu biliyoruz. Bir başka deyişle, pek çok zaman istem dışı duygularımızla özdeşleşme tuzağına düşüyor, onların kendimiz olduğuna inanıyoruz. Ama söz konusu olan tekrarlana tekrarlana güçlenmiş bir davranış örüntüsünü yinelenmesiyse, otomatik pilottan çıkıp kontrolü eli almamız, duygularımızı etkisinden sıyrılmaya teşebbüs etmemiz yerinde olacaktır.



Ağustos'un boğucu sıcağında, saatlerce taksi içerisinde direksiyon sallıyordu.

Ödemek zorunda olduğu borçları vardı ama her bir vardiya için taksi sahibinin talep ettiği parayı düşünce elinde pek bir şey kalmıyor, kıt kanaat geçinebiliyordu.

Enine boyuna düşünüyor ama yapabileceği, daha fazla para kazanabileceği bir iş bulamıyordu.

Zaten heyecanlı yaratılışı ve iradesinin zayıflığı nedeniyle hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.

Gece gündüz borçlarını ödeyememe endişesi ile yaşıyordu.

Leş gibi, eski püskü otomobilin sürücü koltuğuna oturmak nefret uyandırıyordu bir zamandır.

Taksiyi biraz rahat kullanabilse belki yaptığı işe tahammül edebilirdi lakin aralıksız sıkışan trafik, yolun hakkını vermeyen ahmak şoförler, yüzlerce kez durmak kalkmak... İçinde birikmiş küfürleri soluk almadan sıralıyordu.

Böylesine perişan bir halde olmasını kabullenemiyor, "hayat değil benimki" diyor, kendisine acıyordu.

Hemen sonra "hayattan zevk alınmaz, hayata katlanılır" deyip durarak kendisini teskin etmeye çabalıyordu.


Her gün karşısına çıkan güzel turist kadınların varlığı sıkıntılarına merhem oluyordu.

Nasıl da "yürek hoplatıcı" giyiniyorlardı, bakmaya doyamıyordu insan.

Onları izlediği anlarda dertlerinden sıyrılıyordu, yepyeni hoş duygular dolduruyordu içini.

Yol vermeye bahane arıyor, kasten önlerinde duruyor, ağır ağır geçişlerini izliyordu.

Ne zamandır alışkanlık haline getirmişti, artık sanki kendisine engel olamıyordu.

Turistlerin bolca bulunduğu semtlerde vakit geçiriyor, onlara uzun uzun bakıyordu.

Bakmaktan doyunca, ani bir kararla bir AVM'nin önüne çekiyor, aceleyle tuvalete gidiyordu.

Bir yandan telefonundan işe yarar fotoğraflara göz atıyor, bir yandan kendisini tatmin ediyordu.

Tuvalette ellerini yıkayıp yorgun gözlerini ovalarken, yüz kızartıcı bir işten sonra aynaya bakarmış gibiydi.

Zincirin son halkasında, AVM'nin üst katına çıkıyor; iyi bir ödül hak etmiş birisinin edasıyla hoşuna giden bir atıştırmalığı bir solukta mideye indirip taksisine geri dönüyordu.



İşte basitçe karakterimizin zorlayıcı ritüelinin adımları:


Huzursuz huzursuz, dozu yüksek kaygı içerisinde taksisini sürüyor.

Turist kadınları görebileceği bir semte yöneliyor.

Tamamen kendi kaptırmış halde onları izliyor.

Yeterince izlediğini sandığında AVM'ye gitme fikri geliyor aklına.

Koştura koştura AVM'nin tuvaletine gidiyor..

Porno izleyip kendisini tatmin ediyor.

Lezzetli bir şeyler alıp yiyor.

İşine geri dönüyor.

Ritüelin her adımında karakterimizin yaşadığı duyguları eşeliyoruz. Duyguları ve tercihleri arasında ilişkiyi işimize yarar biçimde analiz ediyoruz.

Karakterimiz aracını sürmekteyken negatif duyguların etkisi altında.

Parasal meselelerden dolayı kaygılı ve karamsar. Ağır trafik yüzünden adamakıllı dolgun.

Hayli mutsuz, para kazanmak için yapmak zorunda kaldığı iş nedeniyle kendisine acıyor.

Çekici turistlerle karşılaştığında, dürtüyü hisseder hissetmez (bir seçim yaptığını neredeyse hiç fark etmeksizin) anında gözlerini onlara dikiyor.

Zira bunu daha önce onlarca kez keyif alarak yaptığından onları görür görmez ciddi ciddi heyecanlanıyor, "önüne geçilmez bir istek" duyuyor. Dürtüsüne kayıtsız şartsız teslim oluyor.

Onları izlerken, o kısacık anlarda rahatlıyor, marazi bir zevk alıyor.

Bir miktar kadınlara bakmasının ardından heyecanı sönmeye başlıyor, doyuma ulaşıyor. İlk dakikalardaki coşkusu yavaş yavaş yerini can sıkıntısına bırakıyor. Bir yandan stres birikiyor.

Aklına AVM'ye gitme fikri gelir gelmez heyecanı yeniden ivmeleniyor. AVM'ye doğru ilerlerken rahatlamış buluyor kendisini. Bir ödül daha alacak olmanın sevincini doyasıya yaşıyor.

Tuvalete telefonuyla girdiğinde, saniyeler boyunca resimlere bakıp kendisini tatmin ederken heyecanı tavan yapıyor.

Tuvaletten çıktığında duygusal fırtına ansızın diniyor. Arzularını aşırı ciddiye aldığı için bir ahmak gibi hissediyor, sıradan ve acı verici hayatına geri dönmekte zorlanıyor.

Peşinden, kısacık bir süre daha olumlu duygularını sürdürebilmek uğruna kendisine keyifli bir yiyecek ısmarlıyor.



Alçak hava basıncından yüksek hava basıncına doğru bir kuvvet oluştuğunu Fizik'ten bilenlerimiz vardır.


Benzeri şekilde, içimizde devamlı kendimizi iyi hissedeceğimizi tahmin ettiğimiz hallere doğru bizi sürükleyen bir kuvvetin varlığının farkında mıyız?


Her neyle, her nasıl kendimizi olumlu duyguların/keyifli hallerin içerisinde bulacağımızı varsayıyorsak/tahmin ediyorsak bir kuvvetin bizi o yöne doğru çektiğinden haberdar mıyız?


Bu kuvvetin duygularımız vasıtasıyla kendisini görünür kıldığını anlayabilyor muyuz?


Peki kendimizi nasıl iyi hissedeceğimizi, neyle keyif alacağımızı nasıl tahmin edebiliyoruz, nereden biliyoruz?


Bilmiyoruz.


Daha doğrusu, direkt müdahale edemediğimiz, yılların, on yılların birikimiyle aralıksız güncellenen zihni yazılımımız bunu dikte ediyor.

Nedeni açık ve basit.

Yazılım, geçmiş deneyimlerimizi bir rehber gibi kullanarak tahmin yürütüyor ve bir duygu kurguluyor.


 

Ritüele başlamadan hemen evvel karakterimiz olumsuz duygulardan muzdarip. Turist kadınları görür görmez, yazılımı devreye giriyor ve "ödülünü alabilirsin" sinyalini verme işlevini görüyor.

Bunun üzerine, kendisini nispeten olumlu duyguduruma taşıyabilecek eylemi gerçekleştirmek üzere bir kuvvet/motivasyon hissediyor. Heyecanından ötürü bu kuvvetin farkına bile varmıyor, daha iyi hissetme arzusuyla kendisini anında teslim ediyor.


Turist kadınlara saatler boyu keyifle baktıktan sonra "sıradanlaşma" faktörü devreye giriyor. Sarmaş dolaş olduğu olumlu duygular sönümlenmeye başlıyor.

Yazılım tekrar devreye girerek, "başka bir şey yaparak duygu durumunu iyileştirebilirsin" mesajını veriyor. Ritüelin bir sonraki adımı, AVM tuvaletine gidip, porno eşliğinde kendisini tatmin etmek. Bu yönde bir kuvvete maruz kalıyor. Karşı koymadığından bu kuvvetin farkına varamıyor, şayet direnmeye çabalasaydı hayret ederek "gücünü" hissedebilecekti.


Tuvalette dakikalar boyunca baskın çıkan pozitif duygular da saniyeler içerisinde tükeniyor. Ritüelin son bir adımı daha var.

Bir önceki adımı tamamlamasından hemen sonra yazılımın hatırlattığı "iyi hissetme" aracı lezzetli bir yiyecek. Tahmin edebileceğiniz üzere, yazılım bu veriyi de önceki deneyimlerden çıkarıyor.


Karakterimizi transa girmiş gibi gidip dondurmasını/tatlısını yiyor.


 

Zorlayıcı ritüel başladığı an (başlama olasılığı ortaya çıktığı an), devam etmek, sonuna kadar gitmek ve ritüeli tamamlamak için üzerimizde etkili bir kuvvet oluşacağı aşikardır.

Zira dip yazılımımızda kendimizi harika hissedeceğimiz kayıtlı.

Bu aşamada eğer direnmeye, ritüeli sürdürmemeye teşebbüs edersek, yazılım duygularımızdan faydalanarak üzerimize kuvvet bindirecek.

Bu kuvvet birçok zaman öylesine hızlı etki gösterecek ki, zorlukla fark edilebilecek. Ritüelin sona ermesinin ardından, "nasıl yapabildim?" hayreti dile getirilecek.

Kuvvetini ancak direndiğinizde hissedeceksiniz. Zira bu durumda abartılı bir duygu yoğunluğu (özellikle kaygı ve mahrumiyet) halinde üzerinize hücum edecek.


Dürtü kontrolünün ilk adımında sadece ritüelin başlamak üzere olduğunu, bunu tetiklemek için dürtünün ortaya çıktığını anlayabiliyor ve "bir dakika, sen sadece geçici bir duygusal yoğunluksun" diyerek soluklanıyoruz. Ritüelin derhal başlamaması, anında transa girmekten kendimizi alabilmemizin asgari koşulu bu.


Bunu yaptıktan sonra, şunu biliyor olmamamız lehimize:

Saniyeler içerisinde zihni yazılımımız devreye girecek. Aynı davranışı keyif alarak onlarca, yüzlerce kez yinelediğimiz için oluşan yazılım...

Eğer direnmez, kendinizi ritüele teslim ederseniz (o anki duygularınızla anında özdeşleşirseniz, onlara yapışıp kalırsanız) "her şey yolunda" gidecek. "transa girip" ritüel bittiğinde uyanacaksınız.


Yok, "ben karşı koyacağım" dediğiniz takdirde üzerinizde negatif duygular boca edilecek yazılım tarafından. Sanki bir şey sizi avucunun içine alıp sıkacak. Yüksek düzeyde kaygı , huzursuzluk...


Ritüeli yenilemekten başka bir seçeneğinizin bulunmadığı, büyük bir fırsatın kaçmak üzere olduğu, korkunç bir mahrumiyet yaşadığınız, mutluluğu ıskalamak üzere olduğunuza yönelik kof düşünceler saldırıya geçecek.


Evet, yazılım tek gücü bu. Büyük harflerle: TEK GÜCÜ


Algılarınızın korkutmacaları.


Sizi duygularınızla tehdit etmek. Şantaj yapmak. Yalan söylemek. Canınızı sıkmak. Olduğundan hayli iri, baş edilemez, korkunç bir canavar rolü oynamak. Üstelik bunu sadece saniyeler boyunca yapabilecek.




Şu hakikati ne ölçüde kavrayabilirsek o ölçüde ritüele yönelik dürtüye karşı zorlanmadan eyleme geçebileceğiz:


Bu açıdan bakıldığında esasen dürtü karşısında maruz kaldığımız duygusal şiddetin, bizim "doğal bir parçamız" olmadığı söylenebilir. Bizim dışımızda, kişiliğimizin haricinde, arızalı , hastalıklı, temizlenip alınması gereken kanserli bir parça, bir tümör... Temizlenmesi gereken zararlı bir yazılım...


"Sahte kabadayı" duyguların hakikatini fark edip, onlara itaat etmediğinizde; aktif girişimde bulunarak zorlayıcı ritüeli frenlediğinizde, ardından bu deneyime olumlu duygular bağladığınızda şahit olacağınız, tahminlerinizi aşan değişim işin en çarpıcı kısmı.

Kökten değişen yazılım...


Bir sonraki sefer, yine ritüel başlamak üzereyken, göğüs germeye kalkıştığınızda gücünden epey şey kaybetmiş bir kuvvet, yoğunluğu azalmış duygular.

Yerden bir taş alarak kovalayabileceğimiz yaramaz bir sokak köpeği misali.


İki farklı hikaye, iki apayrı yazılım...


Üniversite öğrencisi iki karakterimiz hayatlarında ilk kez bir arkadaş grubuyla bara gidiyorlar.

Bugüne dek içmekle, hafif kafayı bulmakla veya sarhoş olmakla alakalı herhangi bir tecrübeleri bulunmuyor.

Zihinsel yazılımları bu bağlamda boş gibi; sadece başkalarından duydukları; filmlerde, sağda solda gördüklerinden, duydukları...


Birinci karakterimiz içtiklerinden keyif alıyor, kendisini gerçek bir yetişkin gibi hissediyor.

Normalde karşı cinse karşı çekingenliğinden şikayetçiyken, şimdi hafif kafayı bulmuş halde cesaretine hayran kalıyor.

Neşeli kahkahalar atıyor. Sosyalleşiyor, yeni insanlarla tanışıyor.

Ertesi sabah uyandığında hayatının en ilginç akşamını yaşadığına inanıyor, başından geçenleri arkadaşlarına anlata anlata bitiremiyor.


İkinci karakterimiz, içtiklerinin tadından tiksiniyor.

İşin acemisi olduğundan daha saatinde kafayı bulup ahmakça konuşmalarıyla kendisini rezil ediyor.

Eve giderken yeni tanıştığını birinin aracına kusuyor. Ertesi sabah yüzünde renk kalmamış bir halde, ağır baş ağrısıyla uyanıyor.

İçini tatsız hatta dayanılmaz bir duygu kaplıyor.

Yaşadıklarını düşündükçe fena oluyor, "yerin dibine girdim utancımdan" diyor.

İki karakterimizin de deneyimlerine şiddetli duygular eşlik etti. Bu yüzden ikisinin de zihinsel yazılımında hatırı sayılır değişiklikler meydana geldi. Bir başka deyişle, yazılımlar tahmin repertuarlarını genişletti.

İlk karakterimizin yeniden bara gitme olasılığını dört gözle beklemesi şaşırtıcı olmayacak. Bu olasılık belirdiğinde, mevcut zihinsel yazılımı, harika vakit geçireceği/ödül alacağı beklentisiyle/tahminiyle karakterimiz üzerinde bir çekim kuvvet uygulayarak; mazereti de olsa, hasta da olsa, buna harcayacak paradan yoksun da olsa bara gitmeye teşvik edecek. Böyle olacak çünkü, olumlu duygular doğuran bir durumu bir kere olsun tecrübe ettiğimizde, bir sonraki seferde yazılımın çekici duygular vasıtasıyla devreye girmesini en beklenebilir olan.

Aynı olasılığın belirmesi üstüne, ikinci karakterimizin yazılımı, kendisinin elinde olmaksızın, tekrar bara gitmemesini teşvik eden duygular meydana getirecek. O da büyük olasılıkla bu duyguların yanında hizalanıp, bara davet edildiğinde eften püften mazeretler uyduracak.

İki örnek de yoruma ihtiyaç bırakmayacak biçimde, zihinsel yazılımın önceki deneyimlerimizi kullanarak olumlu ya da olumsuz manada bir beklenti ve bu beklentiyle paralel epey güçlü görünen duygular yarattığını çok daha anlaşılır şekilde ortaya koyuyor.

Sözün özü:

Abartılı duygularımızı, oldukça anlaşılır mekanizmanlar neticesinde tecrübe ediyoruz. Onların farkına varabilir, onları gözlemleyebilir, ne zaman ne şekilde ortaya çıktıklarını anlamaya çalışabiliriz ama kaçınmamız gereken, seçim anlarımızda onları ciddiye almak, onların üzerine kararlarımızı bina etmek.

 

Çalışma:


Dürtüyle yüz yüze geldiğimiz anlarda ortaya çıkan duyguların farkına varmak, onları tanımlamak, onlara tutunmadan varlıklarını kabul edip serbest bırakmak, yaşanmalarına izin vermek, ne kadar korkutucu görünüyor olursa olsunlar onları hoşnutlukla karşılamak… Süreci tam istediğimiz gibi yönetebilmenin temelidir.


Size ait zorlayıcı ritüelin adımlarını bir kez daha sıralayalım.


Her bir adıma eşlik eden duyguları anlamaya, tespit etmeye çalışalım.


Kendinizi iyi hissetme (ödül alma) beklentisi içerisine girdiğinizde duygularınız aracılığıyla üzerinize binen kuvvetin farkına varabiliyor musunuz?

21 görüntüleme
1/23
©
©
bottom of page