top of page

KÜÇÜK MÜCAHİT

Teyzem hakkında hafızamdaki en eski hatıra, dönemin cumhurbaşkanına "Ey kafir!" hitabıyla başlayan bir telgraf göndermiş olmasıydı.


Yirmili yaşlarında keskin bir dönüş yaşamış, kara çarşafa bürünmüştü. Zaten pek bir sert olan mizacı radikal bir dindarlıkla buluştuğunda gençliğinin de katkısıyla adeta dişi hazreti Hamza'yı ortaya çıkarmıştı, belki tek eksiği elindeki kılıçtı.


Köylerde dolaşıp Afgan mücahitlere gönderilmek üzere altın bilezik topluyor, mahalledeki çocukları evine doluşturup her birine dualar öğretiyordu. Ciltler dolusu dini klasikler kitaplığından taşarken ulaşabildiği herkese gönülden inandığı değerleri ısrarla telkin ediyordu.


İmtihan dünyası, eniştem de kabına sığamayan zayıf karakterli bir tipti. Özel harekatta görevli Rambo timsali bir adam olmasına karşın dediğim dedik, gözü pek Teyzem'den de hayli çekinirdi. Üç cumayı ihmal ettiğinden Teyze'min dini nikahlarını tazelettiğini işitmeyen kalmamıştı. Evlerinde sık sık kızılca kıyametin koptuğunu duyardık. Aralarındaki en büyük kavga sebebinin eve sokulmayan televizyon olduğunu bilirdik. Sonunda Teyze'min dualarının kabul olduğundan, Eniştemin de dindar bir hayatı benimsediğinden haberdar olduğumuzda bayram etmiştik.


O yaz, haklarında çok şey duyduğum teyzemle eniştemi ilk kez ziyaret edeceğimiz için naif bir heyecan içerisindeydim. Bir o kadar da merak doluydum. On yaşıma ulaşmıştım ve bir doğu ilini ilk kez görecektim. Annemle Adıyaman'a gidiyorduk.


Şehre varır varmaz heyecanım yerini dehşete bırakmıştı. Temmuz'un korkunç sıcağına eşlik eden, ancak jurasik dünyada yaşadıklarını hayal edebileceğim sürüngenlerin ve uçabilen yaratıkların varlığı ağlayarak geri dönmek istememe yol açmıştı. Teyzemle eniştemin yakın ilgisiyle biraz sakinleşip en azından bir geceyi orada geçirmeye ikna olmuştum.

Akşam Teyzemin birbirinden leziz yemeklerini ve tatlılarını yedim. Huşu içerisinde dini hikayelerini dinledim. Eniştem gönüllü müezzinlik yaptığı camiye gitmek için evden ayrıldığında teyzem de onun camide okuduğu ezanın ses kaydını methiyeler düzerek annemle bana kasetten dinletti. Akşamın sürprizini camiden eve dönen eniştem yaptı. Tatlı gülümseyen yüzüyle içerideki odadan kucağında ufak bir televizyon ve video olduğu halde yanımıza döndü. Teyzem sadece evliya filmleri izlemek şartıyla bunların alınmasına izin verdiğini gülerek anlattı. Videonun nasıl kullanıldığını kendisine öğretmediği gerekçesiyle eniştemi şikayet etmekten de geri durmadı. Akşamın kalanını Tokadi Hazretleri'nin hayatını anlatan enfes bir film izleyerek geçirdik.


Ertesi sabah uyandığımda eniştemin üç günlük bir görev için dağlara gittiğini öğrendim. İşinin pek bir tehlikeli olduğunu, her an şehit düşebileceği anlattılar bana. Evde kaygılı bir bekleyiş olacaktı o dönene dek.


Dillerini anlamakta biraz zorlansam da bir kaç arkadaş edinebilmiştim. Vahşi bir yaratığa yem olmaktan korktuğumdan dışarı çıkamamam dışında yaşadığım tek tatsızlık, adı deli hastahanesiyle özdeşleşmiş doğup büyüdüğüm ilçeyi duyduklarında yeni arkadaşlarımın yüzlerindeki rahatsızlık verici alaycılıktı. Beni nasıl bir felaketin beklediğinden habersizdim halbuki.


Yemeklerden önce ve sonra ellerimi yıkayarak yüzer şehit sevabı kazanabileceğimi öğrenmiştim Teyze'mden. Saat başı "bir de cehennemi düşünelim..." sohbetine girişerek ekstradan bol bol sevap toplayabildiğimden öğlen doruğa ulaşan korkunç sıcağı da pek dert etmemeye çalışıyordum.


Lakin akşam saatlerinde durum tatsız bir hal aldı çünkü sıcaktan gözüme gram uyku girmiyordu. Balkonda yatmaya da korktuğumdan uykuya en çok ihtiyacı olan kendimken payıma gece yarısı evin nöbetini tutmak düşmüştü. Uykusuzluktan ve can sıkıntısından oflayıp poflarken yine bir evliya filmi izleme fikri aklımı çeldi. Dünküne benzer bir filmle bir süre kendimi meşgul edebilirdim. Evimizde de bir tane olduğundan videonun nasıl kullanıldığını biliyordum.


Videonun bulunduğu gemi kamarasını andıran odaya geçip maharetle kabloları bağladım. Çocuklara mahsus bir merakla tıka basa dolu kaset çekmecesini bulmam da uzun sürmedi. Rastgele bir kaseti takmadan önce nedense tereddüt ettim ama sadece kısa bir an için. Yine manevi bir dünyada kaybolmaktı beklediğim.


Ertesi günün ortalarında en yakın devlet hastanesinde kolumda serumlar perişan halde yatıyordum. Sadece bir kaç dakika uyuyabiliyor, kabuslar içerisinde uyanıyordum. Ateşim düşmek bilmiyordu. Zoraki yiyebildiğim her bir lokmayı kusuyordum. Annem başucumda "yavruma sıcak hava yaramadı" diye ağlayıp sızlarken, Teyzem de "küçük mücahidim nazara geldi" diyordu. Kendimi biraz olsun toplar toplamaz ilk otobüsle evimize doğru yola koyulduk.


O gece yarısı yaşadıklarımı kimseye anlatma cesareti bulamadım ama sık sık kendime hatırlattım ve dertlenip durdum. Hayatta fazla bir başarı ummamam gerektiğini, keskin bir zekaya sahip olmadığımı, parlak bir gelecek bekleyemeyeceğimi telkin ettim kendime. İzlediğimin bir evliya filmi olmadığını anlamam tamı tamına yirmi dakika sürmüştü.

88 görüntüleme
1/23
bottom of page