Öğrendiklerimizi kendi hayatımızda eyleme dökmekten kaçınmamız durumunda, sadece bağımlılık hakkında entelektüel bilgimizi genişletmekle kalmamızdan endişe etmeliyiz.
Hatırımızdan çıkarmayalım, zihinsel yazılım (bizi istem dışı davranışlara sürükleyen, tepkilerimizin çoğunun refleks hale gelmesine neden olan bundan başka bir şey değildir) okuyarak düzenlenmez. Öğrenerek yapılandırılmaz. Pratik ederek, bilinçli emek vererek değiştirilir.
Sadece, duyguların eşlik ettiği eylemler, yaptığımız seçimler, aldığımız kararlar yazılımın biçimlenmesinde belirleyici rol oynar.
Odaklanarak verdiğimiz düşünce emeği bir ölçüde onu farklılaşır.
Tüm bu değişimler pat diye ortaya çıkmaz, yavaş yavaş gelişir.
Yılların birikimi arızalı zihinsel yazılımınız, kendi ellerimizle yaptıklarınız yüzünden palazlandı. Bugünden sonra ancak yine kendi tercihlerimizin sonuçlarıyla yüzleşme yetisini kazanmamızla güç kaybedebilecek.
Sürekli farklı ve başta bize zor gelebilecek yeni davranışlara ve düşüncelere kendimizi zorlamakla kalıcı şekilde lehimize olacak bir yenilenmeyi tetikleyebiliriz.
Zihinsel yazılımın bir kısa vadeli etki alanı vardır bir de uzun vadeli.
Buna günlük hafıza RAM'de kayıtlı zihinsel yazılım ve derin bellekte kayıtlı kayıtlı zihinsel yazılım diyebiliriz alternatif olarak.
Örneğin son bir haftada birkaç kez porno izlediyseniz, yazılım kısa vadeli etki alanındasınızdır. Yani, yazılıma gömülü mesajlar RAM'de durmaktadır.
Algılarınız cinsellikle dolacak, bulabildiğiniz ilk fırsatta alışkanlığınızı tekrarlamayı arzulayacaksınız. Hatta fırsatı siz yaratacaksınız. Nitekim tecrübe ettiğiniz keyifli anların etkisi halen oldukça tazedir, günlük hafızada kayıtlıdır.
Hayatınızın bir döneminde, özellikle coşkun duyguların bağlanabildiği erken gençlik döneminde , porno izleme alışkanlığı edindiyseniz ciddi ve kalıcı hasar almış olabilirsiniz. Durmuş olsanız dahi, aradan aylar, yıllar geçse de risk altındasınızdır. Yazılımın uzun vadeli etki alanı altında sayılırsınız. Yazılım artık kısa vadeli hafızada, RAM'de değildir ama derin bellek deposuna bir yerlerde durmaktadır. Zira zamanında işlenmiş etkili yazılım, kendi haline bırakıldığında, kendi kendine silinmez.
Bu yüzden "once an addict, always an addict" derler. Bir kere bir şeye bağımlı oldun mu, geçmiş olsun. Bağımlısı olduğunuz sigarayı yıllar evvel bırakmış olabilirsiniz ama uygun şartlarda püfleyeceğiniz tek bir sigara çok geçmeden sizi yeniden bağımlılık noktasında içmeye taşıyabilecektir.
Yazılımın kısa vadeden çıkabilmesi, davranışını ne sıklıkla yapıyor olduğunuza ve hangi ölçüde güçlü duygular bağlanmış olduğuna bağlıdır. Bazı alışkanlıklar için bir kaç gün, belki bir hafta sürebilir, ama bizim alışkanlığımız için en az aylar gerekecektir. Sanal alemde cirit atan, pornografiden 40 veya 90 gün uzak kalındığında pek çok şeyin değişeceğine/düzeleceğine yönelik iddialar bu bağlamda değerlendirilebilir.
Kendinizi bildiğiniz bileli her türlü, tatlıyı ,hamur işini yiyip durduğunuzu, uzun yıllar sonra bir gün yeme pratiklerinizin hayatınızı yaşanamaz hale getirdiğini, kendinizi kontrol etmekte zorlandığınızı, ama bir şekilde iki yıl katı bir rutin içinde yaşayıp rahatladığınızı düşünelim.
Bu konudaki yazılım sadece kısa vadeli etki alanından uzun vadeli etki alanına taşınmıştır.
Eski ödüllerinizi, tatlıları ve hamur işlerini hayatınıza yeniden dahil ettikten çok değil haftalar sonra kontrolünüzü kaybedebileceğinizi, tıpkı eski günlerdeki gibi abartılı yeme sevdasına düştüğünüzü hayal kırıklığıyla deneyimleyeceksiniz.
Zihinsel yazılımın kısa vadeli etkiden çıkması oldukça rahatlatıcı bir deneyimdir. Güçlü dürtüler sönümlenmeye başlar, onları bir şekilde frenleyebiliyoruzdur. Sırtımızdan büyük bir yük kalkmış gibidir. Ama yazılımın uzun vadeli faza geçmiş olması tehlikenin bertaraf edildiğini işaret etmez.
Sahte özgüvenimiz, kendimizi tecrübeli sanmamız bizi rahatlığa, vurdumduymazlığa, tembelliğe sürükler. "Bu iş bitmiştir", bağımlılık aşılmıştır. Oysaki zorlayıcı ritüelimiz sadece kısa vadeden uzun vadeye geçmiştir. Artık daha seyrek gelecektir ama uygun zamanı bulursa, aşırı gevşemeyi bulursa, beklemediğiniz bir anda duygular yüzeye çıkacaktır. Hele karşısında uzun süredir pratik yapmayan, duygularını izole edebilme yeteneği körelmiş birisini bulursa acıması olmayacaktır.
Sonuç olarak, hayatınızın bir döneminde bağımlılık noktasına yakınlaşmış davranışlara muhatap olduysanız, gelecekte, kendinizi ince bir buzun üstünde hissettirecek dürtülere maruz kalmanız zayıf bir olasılık değil. Öyle anlar gelebilecek ki yazılım, düşüncelerinizi, algılarınızı, duygularınızı ve nihayetinde eyleminizi etki altına alacak, adeta bilincinize sızmış gibi işlevini sürdürerek sizi eski alışkanlığınıza sinsice yönlendirecektir.
Bu anları yönetebilmek için duygularınızı dışarıda bırakıp, değerlerinize uygun seçimler yapmayı özümsemiş olmanız gerekiyor. Aksi takdirde, hiç ortada yokken, apansızın, aylar hatta yıllar sonra baş gösterebilecek bir dürtü sizi fazlasıyla üzebilecektir.
İma etmekle yetindiğimiz bir şeyi lafı dolandırmadan söylemenin vakti geldi: Bunu kabullenmek içinize sinmeyebilir ama belki kendimizi, asla tam iyileşmeyecek lakin kontrol altında tutulabilecek tipik bir diyabet hastalığının muhatabı gibi görebiliriz.
Belki de bir bakıma, derin yara almış, yarası iyileşmiş ama izini ömür boyunca üzerinde taşımak durumunda kalan birisi gibi varsayabiliriz.
Pek iyi bilmeliyiz ki bağımlılık, sahip olduğumuz en güçlü hatıralar gibi zihnimizde canlı duracaktır. Detaylar silikleşebilir ama yine de yılların ağarttığı bir sürü hikaye yazılımda öylesine derine işlenmiştir ki, bir gün ilk aşkımızı unutabiliriz ama bağımlılığı asla.
Neticede, bağımlılığımızın her türlü işaretini silip yok etmek hiç bir şekilde mümkün olamayacaktır.
Öğrendiklerinizi uygulamaya koymanızı takiben makul bir süre içerisinde, ki bu süre aylarla ifade edilebilecek bir süredir, hayatınızın hayli zorlu bir sürecini geride bırakmış olduğunuzu, çok daha güneşli günlere uyandığınızı tecrübe edebilirsiniz.
Ama üzerine ne kadar işlerseniz işleyin, yazılımda bulunanlar ne kadar silik, etkisiz durumda düşerse düşsün, bir gün yeniden aktif hale gelip burnumuzu sürtmenin bir yolunu bulabilirler. Hesaba katılmayan , yok sayılan diyabet hastalığının hayat kalitenizi bozabileceği gibi.
Aşırı stresli olduğumuz, değerlerimizle bağımızın zayıfladığı, hayatımızın kontrol dışına çıktığını düşündüğümüz, üzerimize karamsarlık çöktüğü, acılarla yüklü olduğumuz, direncimizin zayıfladığı, kendimizi depresif hissettiğimiz, hayal kırıklıkları yaşadığımız, içimizi kemiren yalnızlık hissine kapıldığımız, birilerine öfkelendiğimiz, burnumuzdan soluduğumuz, hayatı tahammül edilmez bulduğumuz dönemlere maruz kalırsak, işte bu dönemlerde bağımlılık büyük olasılıkla fırsat kollayacak, geçmişten sesler, dürtüler saklandıkları yerden çıkıp kapımızı çalmaya başlayacak, nostaljik belleğimiz eski davranışlarımızı allayıp pullayacak.
Kazanımlarımızı sürdürmek özellikle bu tip dönemlerde zorlaşır zira içinde bulunduğumuz an kendimizi iyi hissetme ihtiyacımız fazlasıyla etkili olur, kısa vadeli ödüllere odaklanma eğilimimiz had safhaya ulaşır. Yazılıma gömülü eski "hoş" anıların üzerindeki tozu fırçalamaya koyuluruz zira geçmişimizde, zor zamanlarımızda, nasıl, ne yaparak kendimizi "harika" hissettiğimiz halen bir yerlerde kayıtlıdır.
Sahte bir özgüvenle bağımlılığın sonsuza dek geride kaldığına inanmaktansa (bunun büyük bir hata olduğu açıktır), tüm bunları biliyor olmak/kavramış olmak bizi kıyas kabul etmez derecede güçlü kılacaktır.
Bu açıdan bakıldığında, dürtülerimizi kontrol etmekten çok, hayatımızı kararlı biçimde, sağlık bulacağımız değerlerle yönetmeyi merkezimize almamız eski günlere dönme ihtimalimizi minimize edeceği söylenebilir.
Gençliğimizde kaçımız bulaşmadık ki?
Ben en çok üniversitenin ilk iki yılında takılmıştım.
Vaktim gece yarılarına kadar oyun oynamakla veya porno izlemekle geçiyordu.
Bir ara ciddi ciddi bunalıma girmiştim; bu iki dostum dışında bana keyif veren bir şey kalmamıştı.
Notlarım düşmüştü, okulu ciddi ciddi bırakmayı düşündüğüm günler oldu.
Evde soğuk rüzgarlar esiyordu, babamla aylardır yüzyüze gelmemiştik.
Adeta batan bir gemiydim, dibe doğru iniyordum.
Pespaye hayatım böyle sürüp gitti ta ki Çiğdem'le tanışana kadar.
O'na olan duygularım her nasılsa tüm kötü alışkanlıklarımı bıçak gibi kesmişti.
Bir mucize etkisi yapar gibi beni yeniden hayata bağlamıştı.
Oysa öyle zamanlarım olmuştu ki, porno izlemeyi asla terk edemem sanıyordum, benim bir parçam olmuş gibiydi.
Nihayet mezun olduktan altı ay sonra Çiğdem'le nişanlanmış, ertesi yıl evlenmiştik.
Pornografinin kötü bir gençlik anısı olarak kalacağını düşünmüştüm on iki yıl boyunca.
Çoğu zaman aklıma bile gelmiyordu, ara sıra uğrarsa biraz zorlansam da kafamdan kovuyordum.
İkinci çocuğumuzun bitmek bilmeyen hastalıkları, sürekli çalışmamıza rağmen masraflara yetişemememiz , benim iş sorunlarımı eve taşıyıp durmam Çiğdem ile aramızı bozmuş, boşanma aşamasına gelmiştik.
Bir süreliğine evleri ayırmaya karar vermiştik, ben işyerime yakın bir ev tutmuştum.
Çocuklarımdan ayrı kalmak, uzun yıllar sonra sefil bir halde tek başıma yaşıyor olmak bana çok dokundu.
Dengesi kolayca bozulan iyimser insanlardanımdır ben.
Alkolden oldum olası nefret etmeseydim, sabahlara kadar içer, sarhoş yaşardım.
Bir akşam evde perişan halde otururken kendimi tanıdık düşünceler içerisinde buldum.
Önce unutmayı denedim, "saçmalama" dedim.
Geçmişten bu duygulara yabancı değildim zaten.
Ben aklımdan çıkarmak için uğraştıkça daha fazla hücum ettiler üzerime.
Heyecan dolu, keyif dolu zamanlara ait anılar zihnime üşüştü.
Yarım saatlik bir mücadele sonrası dürtülerimin ısrarlarına teslim olup kendimi acemice porno izlerken buldum.
On iki yılda bu zevk dünyasında bir devrim mi olmuştu, bana mı öyle geliyordu?
Uzun uzun, doya doya boynuna sarıldım eski dostumun, coşkun bir muhabbetle öptüm onu.
Bir yandan beni sarsmıştı bu deneyim ama diğer yandan bir kaç saatliğine de olsa perişanlığımı marifetle unutabilmiştim.
Sanki ekranda gördüklerimden çok, hayatın sıkıntılarından, acımasızlığından, kendi yalnızlığımdan intikam alabilmem hoşuma gitmişti.
Bu işin büyüsünden kendimi kurtaramadım. Çok değil haftalar geçtiğinde ipin ucu iyice kaçmıştı.
Sanki eskiyi yeni baştan yaşıyordum; önceleri olduğu gibi yine irademi kaybetmiş gibiydim, nasıl olup da böyle davranabildiğimi anlayamıyor, halimi garipsiyordum.
Duyguların arkasındaki mekanizmayı anlamak, ortaya çıktıkları zaman onları daha etkili biçimde yönetebilme becerisine sahip olmanın anahtarıdır.
Pornografi kullanma alışkanlığının zihinsel yazılımınızda kapladığı yer dürtü anında maruz kaldığınız duygusal yoğunluğun sebebidir.
Comments