top of page

Uyanır uyanmaz bir tuhaflık olduğunu sezinledim.


İlk dikkatimi çeken battaniyemin harikulade yeşil rengi ve desenleri oldu. Loş aydınlanan genişçe bir odadaydım. Uzaktan gelen tatlı bir melodinin sesini işitebiliyordum. Tuhaf bulduğum hatta yadırgadığım bir özgürlük hissi adeta ruhumu ele geçirmişti.


Biraz ilerde ayakta duran, yirmi beş yaşlarında, ağırbaşlı görünümlü, enteresan kıyafetli bir adamla odada yalnızdık. Uyandığımı görünce pürdikkat bana bakmaktan başka bir şey yapmaz oldu. Ben de nerede olduğumu anlamak ümidiyle, bilmediğim bir nedenle derin güven duyduğum bu adamın yüzüne soru dolu bakışlarla bakmaya başladım.

Bir süre sustuktan sonra "hoş geldin" dediğinde yumuşak sesinde bir merak rengi vardı. Ağzından çıkan bir tek kelime olmuştu ama bu bile ona karşı açıklanamaz bir sevgi beslememe yetmişti.


Konuşmasından cesaret bulup "neredeyiz biz?" diye sordum. Cevap verecek gibi oldu ama o esnada geniş bordo kapıdan gelen gürültüyle ikimiz de bakışlarımızı o yöne çevirdik. Yavaş adımlarla dosdoğru ilerleyip kapıyı araladı.


Odanın içerisindeki sakinliğin aksine dışarıda bir izdiham var gibiydi. Gözleri ışıl ışıl bir dolu genç kapı açılır açılmaz merakla ileri atıldı. Onları gördüğümde böylesine sıcakkanlı, yürekten kahkahalarla gülen insanlarla daha önce hiç karşılaşmadığımı düşünmeden edemedim. Birbirlerine beni işaret edip duruyorlar, arkalardakiler kısacık bir an beni görebilmek için zıplıyorlardı.


Odadaki dostum (evet, o benim ezelden dostumdu, bundan emindim) nazikçe dışarı davet etti hepsini. Olanca coşkularına karşın itirazsız davete uyarken, kapıdan son adımlarını atana dek merakla beni incelemeye devam ettiler.


"Nasıl da bir kalabalıkmış!" dedim.


Gülümsemesiyle iyice aydınlanan odanın güzelliğini ancak fark edebilmiştim.


"Sen bir de dışarıyı görsen, büyük kalabalık orada." dedi.


"Hepsi seni görebilmek için buradalar." diye ekledi.


Kendimi tutamayıp güldüm, şaşkınlığım bir şey söylememe izin vermiyordu.


Anlamlı bir soru sorabilmekten de acizdim; sessiz kalmak zorundaydım.


"Burası Firdevs" dedi, "Cennet'in en üst derecesi. Hüzün dolu pek az insanın nihai yurdu."

"Seni neden bu kadar merak ettiklerine gelince,"

"Amel defteri hıncahınç çirkinliklerle kaplı bir insan, nasıl olur da buraya varmış olabilir, kimse bir türlü akıl erdiremiyor."

Rüyam biraz daha uzun sürmüş olsaydı dostuma belki bir soru sorabilirdim.


Allah şaka yapar mı?

33 görüntüleme
1/23
bottom of page